BEDELSİZ SENEDİ KULLANMA SUÇU

 

1.Giriş

Bedelsiz senedi kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 156. maddesinde yer alan “Malvarlığına Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir.

TCK m.156: “Bedelsiz kalmış bir senedi kullanan kimseye, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezası verilir.”

Senetler, uygulamada yani günlük hayatımızda ve ticari işlemlerde vazgeçilmez bir yere ve öneme sahiptir. Genel olarak senetler, ödeme aracı olarak ticari ilişkilerde ve genel alışverişlerde sık sık kullanılmaktadır. Özellikle kredi faiz oranlarının yüksek olduğu dönemlerde uygulamada daha sıkça ödeme ve ticari ödeme aracı olarak yer tutmaktadırlar. Ödemeler genel olarak bankalar aracılığıyla ya da internet vasıtasıyla elektronik yolla yapılmaktaysa da senetler (çek, bono, poliçe) alışveriş (alım satım), araç kiralama, ev kiralama, borçlanma hallerinde, kefalet (kefillik), hatta sıradan ev alışverişleri gibi birçok günlük ya da ticari işlemlerde halen yaygın olarak kullanılmaktadır. Senetler, borç ve alacakları tespit etmesi itibariyle vazgeçilmez öneme sahip bir borçlanma ve ödeme aracı ve aynı zamanda da ispat vasıtasıdır.

Senette yazılı olan borç miktarının borçlu tarafından ödenmesi durumunda bir ödeme makbuzuyla birlikte senedin borçluya iadesi veyahut bedeli ödenmiş olan senedin imha edilmesi gerekir. Fakat uygulamada bazen tarafların birbirine duyduğu güven yahut başkaca sebeplerle birlikte zaman zaman bu imha veya borcun ödenmesine rağmen senedin iade edilmediği durumlarda, aynı zamanda bu bedeli ödenmiş olan senedin alacaklı veya alacaklının ciro ettiği kişi tarafından kullanılarak tekrar ödeme talep edildiği görülebilmektedir. İşte bu gibi hallerde, bazen kısmen bazen ise tamamen ödenmiş bir senedin tekrar kullanılmasıyla birlikte Türk Ceza Kanunu’muzda bedelsiz senedi kullanma suç olarak öngörülmüştür. Böylece söz konusu haksız durum hukuk düzeninde korunmamaktadır.

 

2.Bedelsiz Senedi Kullanma Suçunda Korunan Hukuki Değer Nedir?

Söz konusu suç ile bedeli ödenmesine rağmen borçlu tarafından failden alınmayan senet kullanılarak borçlunun güveni kötüye kullanılmaktadır. Korunan hukuki değer borcunu ödeyen borçlunun güvenidir.

Örn; borçlu tarafından bedeli ödenmiş olan senedin icra takibi ile takibe konulması.

 

3.Bedelsiz Senedi Kullanma Suçunun Maddi Unsurları Nelerdir?

Bedelsiz kalan bir senedin kullanılması suçun hareketidir. Senet dediğimiz; hukuki sonuç doğurmaya elverişli borç içeren belgedir. Bu belge adi bir senet de olabilir kambiyo vasfına sahip bir senet de.

Söz konusu senedin yalnızca icra takibi neticesinde kullanılmasıyla değil bir başkasına ciro edilmesiyle de söz konusu suç işlenebilir. Bedelsiz kalan senedin bir başkasına ciro edilmesiyle şartları mevcutsa ayrıca dolandırıcılık suçu da oluşabilir.

TCK m. 156; madde içeriğinde belirtilen senet; çek, poliçe, bono gibi kambiyo senetlerinden oluşabileceği gibi alacak-verecek ilişkisini ispatlayan başkaca senetler de olabilmektedir. Kural olarak, yani normal şartlarda alacaklı bedeli ödenmiş olan senedi borçluya iade etmektedir. Alacaklı, bedeli ödenmiş olan senedi iade etmese dahi senedi kullanmaması halinde bedelsiz senedi kullanma suçu oluşmayacaktır.

Bu sebeple suçun maddi unsuru olarak, “kullanma” eyleminin icra edilmesiyle suç tamamlanmaktadır. Senet borcunun bir bölümü ödenmiş ve geriye kalmış olan miktar için alacaklının elinde tuttuğu senedi, tüm miktar veya kalandan fazla miktarı için kullanan (icraya koyan yahut ciro eden) sanığın eylemi neticesinde bedelsiz senedi kullanma suçu oluşacaktır.

Bedelsiz senedi kullanma suçunun oluşabilmesi için kabul edilen birtakım hareketlere örnek vermek gerekirse;

-Alacaklının elinde tuttuğu senedin, alacaklı tarafından tahsil edilebilmesi için icra takibine konulması,

-Alacaklının elinde tuttuğu senedin, alacaklı tarafından bir başkasına ciro edilmesi,

-Alacaklının elinde tuttuğu senedin, alacaklı tarafından protesto ettirmek veya başka bir amaç güderek bankaya verilmesi,

-Alacaklının elinde tuttuğu senedin, alacaklı tarafından yahut ciro ettiği kişi tarafından takas veya mahsup amacıyla kullanılmasıyla.

 

4.Bedelsiz Senedi Kullanma Suçunun Manevi Unsurları Nelerdir?

Bedelsiz senedi kullanma suçunda failin kastı aranmaktadır.

Fail, bedelsiz kaldığını bildiği halde senedi ikinci kez haksız şekilde ödeme tahsil etmeyi bilmeli ve istemelidir.

Ancak fail, senedin bedelsiz kalmış olduğunu bilmiyorsa ya da aslında senedi kullanmak istemiyorsa, bedelsiz senedi kullanma suçu kast bulunmaması nedeniyle oluşmayacaktır.

 

5.Bedelsiz Senedi Kullanma Suçunda Görevli Mahkeme Nedir?

Bedelsiz senedi kullanma suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

 

6.Bedelsiz Senedi Kullanma Suçunda İspat Nasıl Olur?

Bedelsiz senedi kullanma suçunda, suçun ispat edilebilmesi bakımından özel bir ispat usulü aranmaktadır. Buna göre, bedelsiz senedin kullanıldığını iddia eden kişinin (borçlunun) bunu yazılı delille ispatlaması gerekir. Tanık delili bedelsiz senedi kullanma suçunda ispat için yeterli değildir. Bunun yanından ceza mahkemesi, aynı zamanda bünyesinde bir özel hukuk uyuşmazlığı taşıyan bu suçun ispatı açısından hukuk usulünde uygulanmakta olan istisnalar dışında senede karşı iddiaların ancak ve ancak senetle ispat edilebileceği ilkesi dikkate alınarak; sanığın suçu işlediğine dair ikrarı yoksa senedin bedelsiz kaldığı olgusunun mutlaka yazılı delille ispat edilmesini arayacaktır.

 

7.Bedelsiz Senedi Kullanma Suçunun Yaptırımı Nedir?

Bedelsiz kalan bir senedi kullanan fail, altı aydan iki yıla kadar hapis ve para cezası ile yargılanır.

 

8.Bedelsiz Senedi Kullanma Suçunun Soruşturulması ve Kovuşturulması Nasıl Yapılır?

Bedelsiz senedi kullanma suçunun soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine bağlıdır. Ayrıca söz konusu bu suç uzlaşma kapsamındadır.

 

9.Bedelsiz Senedi Kullanma Suçu ile ilgili Yargıtay Kararları

 

Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2011/66561 E., 2013/10374 K., 04.06.2013 T.

“Bedelsiz senedi kullanma suçunun oluşabilmesi için; sanığın elinde borçlusunca bedelin tamamı ya da kısmen ödenmiş bir senet olmalı ve bunu kısmen veya tamamen ödenmemiş gibi tahsile sokması veya bir başkasına devretmesi gerekmektedir.

Yargıtay 15. CD., E. 2013/2364 K. 2014/9404 T. 13.5.2014

“Bedelsiz senedi kullanma suçunun oluşabilmesi için; sanığın elinde borçlusunca bedelinin tamamı ya da kısmen ödenmiş bir senet olmalı ve bunu kısmen veya tamamen ödenmemiş gibi tahsile sokması veya bir başkasına devretmesi gerekmektedir. Borcun bir bölümü ödenmiş ve geri kalan miktar için elinde tuttuğu senedi, tümü veya kalandan fazla miktarı için kullanan sanığın fiili de bedelsiz senedi kullanma suçunu oluşturacaktır.

Sanığın, katılanın ödediği 250 TL'lik 2 adet senedini katılana senetlerin yanında olmadığını söyleyerek iade etmeyip sonrasında tahsil amacıyla suça konu senetleri icraya koyarak bedelsiz senedi kullanma suçunu işlediği iddia olunan somut olayda; TCK'nın 156/1. maddesinde düzenlenen "bedelsiz senedi kullanma" suçunun soruşturma ve kovuşturmasının şikayete bağlı olduğu, bedelsiz kaldığı halde icra takibine konulduğu iddia edilen senetlerin İzmir 3. İcra Müdürülüğünün 2006/5808 ve 2006/7008 sayılı icra dosyaları ile icraya verildiğinin, 2006/5808 sayılı icra dosyasının ödeme emrinin katılanın adresinde oğluna 06.06.2006 tarihinde tebliğ edildiğinin, 2006/7008 sayılı icra dosyasının ödeme emrinin ise bizzat sanığın kendisine 06.07.2006 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, katılanın ise 28/12/2007 tarihinde şikayette bulunduğu, altı aylık şikayet süresi geçtiğinden dava şartının gerçekleşmediği dikkate alınarak kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkında soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı bedelsiz senedi kullanma suçundan açılan kamu davasının, şikayetin TCK'nın 73. maddesinde belirlenen altı aylık yasal süresi içinde yapılmaması ve dava şartının gerçekleşmemesi nedeniyle CMK'nın 223/8. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE,”

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/11-1086 E., 2013/40 K., 05.02.2013 T.

“Bedelsiz senedi kullanma suçu tanıkla ispat edilemez.”

 

Yargıtay 15. CD., E. 2014/12481 K. 2017/5558 T. 6.2.2017

“Sanık ile katılanlar arasında düzenlenen kira sözleşmesine istinaden katılanlar tarafından sanığa teminat senedi verildiği ve verilen bu teminat senedi bedelsiz kaldığı halde sanık tarafından icra takibine konularak bedelin tahsil edildiği ve sanığın bu şekilde bedelsiz senedi kullanma suçunu işlediği iddia olunan olayda: senedin katılanlar tarafından teminat senedi olarak aralarında düzenlenen kira sözleşmesi gereği sanığa verildiği ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu bu nedenle bedelsiz senedi kullanma suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.”

 

Yargıtay 15. CD., E. 2012/15529 K. 2014/7260 T. 16.4.2014

“Bedelsiz senedi kullanma suçunun oluşabilmesi için; sanığın elinde borçlusunca bedelinin tamamı yada kısmen ödenmiş bir senet olmalı ve bunu kısmen veya tamamen ödenmemiş gibi tahsile sokması veya bir başkasına devretmesi gerekmektedir. Borcun bir bölümü ödenmiş ve geri kalan miktar için elinde tuttuğu senedi, tümü veya kalandan fazla miktarı için kullanan sanığın fiili de bedelsiz senedi kullanma suçunu oluşturacaktır.

Somut olayda; şikayetçinin, sanıktan 1.000 TL borç para aldığı ve karşılığında 1,150 TL lik senedi alacak miktarı ve alacaklı kısmını doldurarak keşide ettiği, akabinde şikayetçinin posta havalesi yolu ile 16.02.2007 tarihinde 01.02.2006 tarihli senet karşılığı olduğunu belirterek sanığa ödeme yaptığı, buna rağmen sanığın, söz konusu senedi ödeme tarihinde aldatma kabiliyeti olmadan tahrifat yapmak suretiyle icraya koyduğu ve bu şekilde atılı bedelsiz senedi kullanma suçunu işlediğine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.”

 

Yargıtay 15. CD., E. 2014/18911 K. 2017/7832 T. 20.3.2017

“…Sanık ...’nin, katılan ... tarafından borçlu sıfatıyla diğer sanık ...’in ortağı ve yetkilisi olduğu Etik Özel Eğitim Hizmetleri San ve ...Ltd. Şti.ye vermiş olduğu 20.11.2008 keşide tarihli, 20.12.2008 vade tarihli, 1.500 TL. bedelli bono ile katılan aleyhine Muğla 1.İcra Müdürlüğünün 2010/6073 sayılı dosyası ile icra takibinde bulunduğu, ancak takibe konulan bononun bedelinin ödenmesine rağmen icra takibi yapılması nedeniyle sanıkların bedelsiz senedi kullanma suçunu işledikleri iddia edilen olayda; dosya kapsamına göre katılanın 2009 yılında ödemelerini gerçekleştirmiş olmasına rağmen, sanık ...’in katılan tarafından ödemelerin gerçekleşmesinden sonra suça konu bonoyu 2010 yılında diğer sanık ...’ye verdiğini savunmalarında beyan ettiği anlaşılmakla, sanık ... yönünden bedelsiz senedi kullanma suçundan sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken beraatine hükmolunması,

Sanık ... hakkında, sanık ... tarafından kendisine verilen suça konu bononun hangi ticari ilişkiden doğan borcuna karşılık verildiğinin tespiti ile bu ticari ilişkiye ilişkin fatura ve diğer belgeler ile ticari defterlerin celbedilip, üzerlerinde inceleme yapılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ile sanık ... hakkında beraatine hükmolunması,

Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun'un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA ,…”

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2012/1086 K. 2013/40 T. 5.2.2013

“… 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Bedelsiz Senedi Kullanma" başlıklı 156. maddesi; "Bedelsiz kalmış bir senedi kullanan kimseye, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası verilir" hükmünü içermektedir. Buna göre, borçlusunca ödenmiş ve bir şekilde elde kalmış senedi, kısmen veya tamamen ödenmemiş gibi kullanan, örneğin ödenmesi için icraya başvuran veya başkasına devreden kimse cezalandırılmakta olup, senedin borçlusu tarafından ödenmiş olması suçun unsurlarındandır.

Uyuşmazlık konusunun çözümüne yönelik olarak, bedelsiz senedi kullanma suçundan açılan kamu davasının yargılaması sırasında borcun ödenmesi nedeniyle senedin bedelsiz olduğunun ispatı açısından tanık dinlenip dinlenemeyeceği konusunda hangi usul hükümlerinin uygulanması gerektiği değerlendirilmelidir.

Yerleşmiş yargısal kararlar ve öğretideki baskın görüşlerde de, senede müstenit olan her nevi iddiaya karşı ileri sürülecek savunmaların tanıkla ispatının mümkün olmadığı, ancak senetle ispat zorunluluğunun yalnız hukuki işlemler için olup hukuki fiillerin senetle ispat zorunluluğunun bulunmadığı, borcun ödenmesi, bir borcu sona erdirme amacına yönelik olduğu için bir hukuki fiil değil, hukuki işlem olduğundan, senede bağlı borçların ödendiğinin de tanıkla ispat olunamaması gerektiği belirtilmiştir.

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 217. maddesinde; "(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir. (2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir", 218. maddesinde ise, "(1) Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir. (2) Kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili bir sorunla karşılaşılması halinde; mahkeme, ilgili kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek hükmünü verir" hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, bir eylemin suç olup olmaması başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise, ceza mahkemesi bu sorunu kendi çözümleyebileceği gibi, yargılamaya ara vererek hukuk davası açılması için ilgililere uygun bir süre verebilecek ve hukuk mahkemesinden bu konuda bir karar verilmesini de bekleyebilecektir. İlgililere süre verilerek hukuk mahkemesinden bir kararın çıkması beklendiği takdirde, örneğin senetten kaynaklanan bir borcun ödenip ödenmediği ile ilgili değerlendirme yapan hukuk mahkemesi, ceza usulünde benimsenen serbest delil ilkesi hükümlerine göre değil, hukuk usulünde uygulanan "istisnalar dışında senede karşı iddiaların ancak senetle ispat edilebileceği" ilkesi uyarınca bir karar tesis edecek ve senet hakkında hukuk mahkemesince verilen karar ceza mahkemesini de bağlayacaktır. Görüldüğü üzere, ceza mahkemesi yüklenen suçun ispatı açısından ceza usulü kuralları içinde karara bağlamadığı bir sorunun hukuk mahkemesinde çözümüne imkan tanımışsa, artık hukuk mahkemesinden verilen kararla bağlı olacaktır. Başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunu kendisi karara bağlamak istediği takdirde ise, yine aynı kuralları, yani hukuk usulünde benimsenen kuralları uygulaması gerekecektir. Aksi halin kabulünde çelişkili kararların tesisi ihtimali nedeniyle adalete olan güven sarsılacaktır.

Bu durumda ceza mahkemesi, bir fiilin suç olup olmamasını değil, bir hukuki işlemin, yani senede bağlı bir borcun ödenip ödenmediğini belirleyerek sonuca gideceğinden, senede bağlı bir borcun ödenip ödenmediğine bağlı olarak da bedelsiz senedin kullanılması suçunun sübutunu hukuk usulünde öngörülen kuralları uygulamak suretiyle çözümlemek zorundadır. Bu zorunluluk yalnızca ödeme iddiasına ilişkin olup, sanığın kastı, senedi kullanıp kullanmadığı gibi diğer unsurları değerlendirirken ceza muhakemesindeki serbest delil ilkesine uygun şekilde takdirini kullanabilecektir. Ceza ve hukuk mahkemelerinde, sübuta ilişkin bir sorunun çözümünde farklı usul kurallarının uygulanması farklı hukuki sonuçları ortaya çıkarabilecektir. Senede bağlı bir borcun ödendiği iddiasının ceza mahkemesinde serbest delil usulü,  hukuk mahkemesinde ise, istisnalar dışında sınırlı delil usulüne göre çözümünün ve bundan dolayı farklı sonuçların ortaya çıkmasının kabulü, adalet ve hakkaniyete aykırı düşecektir. Bu nedenle, senede bağlı borcun ödenip ödenmediğine ilişkin sorunun çözümünde, ceza ve hukuk mahkemelerinden verilen farklı kararların uygulamada doğuracağı sakıncalarının önlenmesi bakımından, tanıkla ispat konusunda ceza mahkemesinin hukuk mahkemesinin bağlı olduğu usul kurallarını uygulaması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, farklı usul hükümlerinin uygulanması nedeniyle senetten kaynaklanan borcun ödendiği iddiasının ceza mahkemesinde sabit görülerek mahkûmiyet kararı verilmesi, buna karşılık hukuk mahkemesinde ödeme iddiasının yerinde olmadığının kabulü ile alacağın geçerli görülmesi durumunda, ceza mahkemesi kararı sonucu bedelsiz senedi kullanma suçundan hakkında mahkûmiyet hükmü kurulan alacaklı, hukuk mahkemesi kararına göre alacağını icrada tahsil edebilecektir. Bu tür sakıncalara ve böylesine çelişkili bir durumun ortaya çıkmasına hukuk mantığının cevaz vermeyeceği açıktır. Aksinin kabulü halinde senet borçlusu hiç bir zaman ilgili hukuk mahkemesine başvurma yoluna gitmeyecek, tanık temin ederek Cumhuriyet Savcılığına başvurmak suretiyle kamu davası açılmasını ve açılan kamu davasına katılmak suretiyle şahsi hakkının hüküm altına alınmasını sağlayabilecektir.

Hal böyle olunca Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleriyle getirilen sınırlamaların uygulanma imkanı da eylemli olarak ortadan kalkacaktır. Üstelik bu kabul, elinde gerçeğe ve hukuka uygun olarak düzenlenmiş senet bulunan alacaklının senede konu alacağını tahsil edememe tehlikesinin yanında, TCK'nun 156. maddesinde düzenlenen ceza tehdidi altında bulundurulmasına neden olacak, hatta Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra İflas Kanunu ve Ticaret Kanunu hükümlerine güvenerek alacağını hukuki yönden güvende gördüğü için, işlemlerin yapılması sırasında tanık temini yoluna gitmeyen alacaklının kolayca mahkûm edilmesi sonucunu ortaya çıkaracak ve ekonomik hayatta güvensizliğe neden olacaktır.

Nitekim, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun yürürlükte olduğu dönemde benzer uyuşmazlık konularının değerlendirildiği 12.04.1933 gün ve 31-7 sayılı, 02.04.1941 gün ve 19-12 sayılı, 24.03.1989 gün ve 1-2 sayılı İçtihat Birleştirme Kararlarında ve Ceza Genel Kurulunun 17.03.1986 gün ve 464-126 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmış olup, 1412 sayılı CMUK'nun 254 ve 255. maddeleri ile 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 217 ve 218. maddelerinin uyuşmazlık konusunu ilgilendiren bölümleri itibariyle paralel hükümler içermeleri nedeniyle değişen ceza mevzuatı karşısında dahi söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararları halen geçerliliklerini korumaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Katılan İbrahim ile sanık Bahri arasında 60.000 EURO bedelindeki bono ile ortaya konan bir borç ilişkisinin bulunduğu ve katılanın senetten kaynaklanan borcu ödediğine ilişkin hukuka uygun olarak yalnızca tanık deliline dayandığı olayda; ceza muhakemesinde hakimin delilleri serbestçe takdir edeceği açıklanmış ve ispat vasıtaları yönünden bir sınırlama getirilmemiş ise de, hukuki bir ilişkinin sonucu olup, aynı zamanda cezai sorumluluğu da gerektiren işlemlerde hukuk mahkemelerinde aranılan ispat şeklinin ceza mahkemelerinde de aranması gerektiği, ceza mahkemelerinden verilen mahkûmiyet hükümlerinin hukuk mahkemelerini de bağlayacağı, bedelsiz senedi kullanma suçunun işlendiğinin tanıkla ispatı kabul olunduğu takdirde katılanın ceza ilamına dayanarak 60.000 EURO bedelindeki borcu ödediğini herhangi bir yazılı delile ihtiyaç olmadan ispat edebileceği, bunun da miktar itibarıyla tanıkla ispat edilemeyecek bir iddianın HUMK'na aykırı olarak tanıkla ispatı sonucunu doğuracağı açık olup, katılanın senedin ödenmesine rağmen kullanıldığı yönündeki iddiasının tanık anlatımlarına göre sabit kabul edilmesi ve sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizdir. Bu itibarla, senetten kaynaklanan borcun ödendiği hususu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uyarınca ispatlanamadığı ve elde edilen delillerin sanığın hükümlülüğüne yeter nitelik ve derecede bulunmadığı anlaşıldığından, bedelsiz senedi kullanma suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.”