İİKK m.69/2 uyarınca, borçlunun, icra mahkemesince verilen itirazın geçici kaldırılması kararı üzerine borçtan kurtulma davası açabileceği kabul edilmiştir. İtirazın geçici kaldırılması kararı, itirazın kesin kaldırılması kararının sonuçlarını doğurmaz. Diğer bir ifadeyle, itirazın geçici kaldırılması kararı, alacaklıya geçici haciz talep etme yetkisi verir. Dolayısıyla, itirazın geçici kaldırılması kararının ve geçici haczin kesinleşmesine engel olmak için borçlunun açabileceği dava, borçtan kurtulma davasıdır. Borçtan kurtulma davası esas itibariyle, icra hukukuna özgü bir tür menfi tespit davasıdır.
Fakat borçtan kurtulma davasının menfi tespit davasına göre birtakım farkları bulunmaktadır. Öncelikle, borçtan kurtulma davası, itirazın geçici kaldırılması kararının verilmesi üzerine açılabilir. Dolayısıyla, geçerli bir icra takibinin varlığını gerektirir. Buna göre, mevcut icra takibinin dayanağı bir adi senet olmalıdır. Ayrıca borçlunun, adi senet altındaki imzaya itiraz etmesi ve bu itiraz üzerine icra mahkemesi tarafından itirazın geçici kaldırılmasına karar verilmelidir. İkinci olarak, dava, yedi günlük hak düşürücü sürede açılmalıdır. Üçüncüsü ise borçtan kurtulma davasında teminatla ilgili olarak özel bir dava şartı kabul edilmiştir. Söz konusu koşullar oluşmadan açılmış olan borçtan kurtulma davasının reddedilmesi gerekir.
Alacaklının elinde ilam yahut ilam niteliğinde bir belge bulundurmadan ilamsız icra prosedüründe takip başlatabilmesi ilk etapta alacaklıya avantaj sağlıyor gibi gözükse de yapılan kanuni düzenlemeler ile bunun önüne geçilmiş ve borçluya da ödeme emrine itiraz, şikâyet, menfi tespit davası, borçtan kurtulma davası gibi imkânlar sağlanmıştır. İşte borçlunun bu imkânları kullanarak ödeme emrine itiraz etmesi durumunda yine kanun koyucunun alacaklı ve borçlu arasındaki dengeyi sağlamak adına alacaklıya itiraz ile duran takibe devam etme imkânı tanımıştır. Alacaklının duran takip karşısında; itirazın iptali davası açmak, itirazın kesin kaldırılması ya da itirazın geçici kaldırılmasını talep etmesi mümkündür. Alacaklının itirazın geçici kaldırılması talebinde bulunmasının en önemli sonucu ise borçluya tanınmış olan borçtan kurtulma davası açma imkânıdır. Borçtan kurtulma davası, İcra ve İflas Kanunu’nun 69. maddesinde düzenlenmektedir.
Borçtan kurtulma davası, icra mahkemesince, itirazı (imza inkarı) geçici olarak kaldırılan borçlunun, aleyhinde yapılmış olan icra takibini durdurmak için icra dairesine borçlunun yapmış olduğu imza itirazı neticesinde durmuş olan takibin, icra mahkemesinin aleyhine verdiği karara rağmen, durmaya devam etmesini sağlamak için, genel mahkemelerde açılan bir davadır.
İcra ve İflas Kanunu Madde 69:
“İtirazın muvakkaten kaldırılmasına karar verilir ve ödeme emrindeki müddet geçmiş bulunursa alacaklının talebi ile borçlunun malları üzerine muvakkat haciz konur.
İtirazın muvakkaten kaldırılması kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde borçlu, takibin yapıldığı mahal veya alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde borçtan kurtulma davası açabilir. Bu davanın dinlenebilmesi için borçlunun dava konusu alacağın yüzde 15 ini ilk duruşma gününe kadar mahkeme veznesine nakden depo etmesi veya mahkemece kabul edilecek aynı değerde esham ve tahvilat veya banka teminat mektubu tevdi etmesi şarttır. Aksi takdirde dava reddolunur.
Borçlu yukarda yazılı müddet içinde dava etmez veya davası reddolunursa itirazın kaldırılması kararı ve varsa muvakkat haciz kesinleşir. Davanın reddi hakkındaki karara karşı istinaf yoluna başvuran borçlu, ayrıca 36’ncı madde hükümlerini yerine getirmek şartiyle, icra dairesinden mühlet isteyebilir.
Borçtan kurtulma davasında haksız çıkan taraf, dava veya hükmolunan şeyin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere münasip bir tazminatla mahkum edilir.”
İİK'nın 69/2. maddesine göre, "İtirazın muvakkaten kaldırılması kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde borçlu, takibin yapıldığı mahal veya alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde borçtan kurtulma davasi açabilir. Bu davanın dinlenebilmesi için, borçlunun dava konusu alacağın yüzde onbeşini ilk duruşma gününe kadar mahkeme veznesine nakden depo etmesi veya mahkemece kabul edilecek aynı değerde esham ve tahvilat veya banka teminat mektubu tevdi etmesi şarttır. Aksi takdirde dava reddolunur." Düzenlemeden anlaşılacağı üzere, borçtan kurtulma davası, icra mahkemesince imza inkârı itirazı geçici olarak kaldırılan borçlunun, aleyhinde yapılmış olan icra takibini durdurmak için, İİK'nın 69/2. Maddesine göre genel mahkemede açtığı bir olumsuz tespit davasıdır.
Çünkü icra mahkemesinin vermiş olduğu itirazın geçici olarak kaldırılması kararı maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde değildir. Dava, takip konusu alacağın ödeme emrinin tebliğ edildiği anda mevcut olup olmadığının maddi hukuk anlamında tespiti için açılır. Bu nedenle alacaklı, icra mahkemesinde itirazın kaldırılması davasında dayandığı neden ve vakıalar dışında başkalarına dayanabilir. Aynı şekilde, borçlu da imza inkârı itirazı ile bağlı olmayıp, borcun mevcut olmadığına ilişkin tüm iddialarda bulunabilir.
İtirazın geçici olarak kaldırılması kararı Yargıtay'ca bozulursa, açılan borçtan kurtulma davası durur. İtirazın geçici olarak kaldırılması isteminin reddine ilişkin icra mahkemesi kararı kesinleşirse borçtan kurtulma davası dava konusuz kalır. Ancak, borçlu davanın menfi tespit davası olarak devamını isteyebilir.
Borçlu, itirazın geçici olarak kaldırılmasına karar verilmeden önce genel mahkemede İİK'nın 72. maddesine göre bir menfi tespit davası açmışsa, artık itirazın geçici olarak kaldırılması kararı üzerine yedi gün içinde borçtan kurtulma davası açmasına gerek yoktur. Açtığı menfi tespit davasının, icra mahkemesinin "itirazın geçici kaldırılması” kararının kendisine tefhim ya da tebliğinden sonraki ilk duruşma gününe kadar yüzde onbeş teminat yatırırsa, açtığı menfi tespit davası, borçtan kurtulma davasına dönüşür.
Borçtan kurtulma davasının dinlenebilmesi için, İİK'nın 69/2. maddesinin ikinci cümlesi gereği borçlunun ilk duruşma gününe kadar, dava konusu alacağın yüzde onbeşi oranında bir teminat göstermesi gerekir. Bu teminatı "mahkeme veznesine nakden depo etmesi veya mahkemece kabul edilecek aynı değerde esham ve tahvilat veya banka teminat mektubu tevdi etmesi" suretiyle göstermesi gerekir. İlk duruşma gününe kadar gerekli güvenceyi göstermemiş olan borçluya ikinci bir süre verilmez. Yargıtay kararları gereği ilk duruşmaya kadar teminat gösterilmezse dava reddedilir. Bu nedenle reddedilmesi halinde, borçlu İİK'nın 72. maddesine göre menfi tespit davası açabilir.
Borçtan kurtulma davası süresinde açılmış ve teminat da yatırılmışsa icra takibi mahkeme tarafından bir karar verilmesine gerek olmadan durmaya devam eder. Bu halde ise geçici haciz, kesin hacze dönüşmeyerek mahkemenin sonucu beklenir.
Borçtan kurtulma davası, itirazın geçici olarak kaldırılması kararının borçluya tefhim veya tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde açılmalıdır. Bu süre hak düşürücü süredir. Yargıtay içtihatlarına göre, icra mahkemesinin itirazın geçici olarak kaldırılmasına ilişkin kararının temyiz edilmiş olması, dava açma süresini durdurmaz. Yine aynı süre içerisinde, yani temyiz sonucu beklenmeden dava açılmalıdır. Borçtan kurtulma davasının, yedi günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı anlaşılırsa, İİK'nın 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası olarak görülmesi gerekir.
Davada, alacağın ispatı davalı alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispat ederse, bu kez borçlu, borçlu olmadığını, borcu ödediğini, borcun muaccel olmadığını veya zamanaşımına uğradığını ispat etmek zorundadır. Yargıtay uygulamasına göre, icra mahkemesinde imza incelemesi yapılsa bile, icra hâkimi, imza incelemesi konusunda hukuk hâkimi kadar geniş yetkili olmadığı için, imza inkârında ısrar etmesi halinde, mahkemenin yeniden bilirkişi incelemesi yaptırması gerekir.
İİK'nın 69/5. maddesine göre, "Borçtan kurtulma davasında haksız kan taraf, dava veya hükmolunan şeyin "yüzde yirmisinden" aşağı olmamak üzere münasip bir tazminatla mahkûm edilir."
Bu düzenlemeye göre, borçtan kurtulma davasının davacı borçlu lehine sonuçlanması halinde, icra takibinin haksız ve kötü niyetle olduğunun ispatlanması aranmadan borçlu lehine; davalı alacaklı lehine sonuçlanması halinde ise alacaklı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilir. Bu tazminata hükmedilebilmesi için talep aranmaz. Ancak, icra takibinin durması ve davanın esasının incelenmesine geçilmesi gerekir. Davanın usulden reddi halinde tazminata hükmedilmez.
İİK'nın 69/2. Maddesine göre "İtirazın muvakkaten kaldırılması kararının teſhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde borçlu, takibin yapıldığı mahal veya alacaklının ikametgâhı mahkemesinde borçtan kurtulma davası açabilir."
Yukarıda kanun metninden de anlaşılacağı üzere; borçtan kurtulma davasında iki yer mahkemesi aynı derecede yetkili kılınmıştır:
Borçtan kurtulma davasında yargılama genel hükümlere göre yapılmaktadır. Bu davanın yani borçtan kurtulma davasının amacı, icra mahkemesinin itirazı geçici kaldırma kararının doğru olup olmadığını incelemek değildir. Borçtan kurtulma davası, dava takip konusu alacağın ödeme emrinin tebliğ edildiği anda mevcut olmadığının maddi hukuk bakımından tespiti için açılan bir olumsuz tespit davası olduğundan alacaklı alacağını, itirazın kaldırılması duruşmasında bildirdiğinden başka sebep ve olaylara dayandırılabileceği gibi borçlu da itirazında bildirmiş olduğu itiraz sebepleri (imza inkarı) ile bağlı olmayıp, borcun mevcut olmadığı hakkındaki bütün iddialarını ileri sürebilir.
Borçtan kurtulma davasında, davanın tarafları, icra takibindeki alacaklı ve borçludur. Fakat alacaklı alacağını başkasına devretmişse, dava alacağı devralan kişiye ya da şirkete karşı açılır. Dava açıldıktan sonra alacak devredilmişse, açılmış olan dava, devralana karşı devam eder.
Bu davanın yani borçtan kurtulma davasının amacı, icra mahkemesinin itirazı geçici kaldırma kararının doğru olup olmadığını incelemek değildir. Borçtan kurtulma davası, dava takip konusu alacağın ödeme emrinin tebliğ edildiği anda mevcut olmadığının maddi hukuk bakımından tespiti için açılan bir olumsuz tespit davası olduğundan alacaklı alacağını, itirazın kaldırılması duruşmasında bildirdiğinden başka sebep ve olaylara dayandırılabileceği gibi borçlu da itirazında bildirmiş olduğu itiraz sebepleri (imza inkarı) ile bağlı olmayıp, borcun mevcut olmadığı hakkındaki bütün iddialarını ileri sürebilir. Bu nedenle borçlunun borcundan kurtulup kurtulamaması yapılacak yargılama neticesinde belirlenecektir.