İŞ KAZASI TAZMİNAT DAVASI


1. İş Kazası Nedir?

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında iş kazası “Çalışma ortamında veya işin yürütülmesi esnasında meydana gelen, ölüme neden olan veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olay” şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca iş kazası sonucunda tazminat davası açılabilir.

İş yerinde, işçiyi fiziksel ya da psikolojik olarak zarara uğratan olaylar iş kazası olarak nitelendirilmektedir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 13. maddesinde iş kazası şu şekilde düzenlenmiştir;

1) Çalışanın işyerinde olduğu süre zarfında,

2) Çalışanın işe gidip gelirken kullandığı ve işyeri tarafından temin edilen araçla kaza yapması ya da kaza geçirmesi durumunda,

3) Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, emziren çalışanın süt izni sırasında kaza yaşaması durumunda,

4) İşverence görevlendirilerek işletme dışında çalışırken kaza yaşaması durumunda, 

5) İşverence çalışana verilen iş dolayısıyla sigortalı kendi namına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütülmekte olan iş sebebiyle, ortaya çıkan, çalışanı derhal veya sonrasında ruhsal ya da bedensel eksikliğe uğratan durumlardır.

İş kazası ya da meslek hastalığı sonucu ortaya çıkan zararlar sosyal sigorta kapsamındadır, bu sebeple Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri çerçevesinde karşılanacaktır. Fakat sosyal sigorta teminat limitleri, kaza sonucu meydana gelen zararları tam olarak karşılamadığı için bu teminatı aşan zararlar bakımından müteveffa işçinin yakınları işverene başvurabilmektedir.

Bu kapsamda SGK’dan maddi tazminat niteliğinde ölüm aylığı, ölüm geliri ve tedavi/cenaze masrafları talep edilebilmekte, Sosyal Güvenlik Kurumu ise yaptığı ödemeleri şartları varsa kusuru oranında işverene veya kusuru bulunan 3. kişilere rücu edebilmektedir.

İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen ya da sürekli iş göremezlik geliri almakta iken ölen sigortalı ölüm aylığı bağlanması için gerekli şartları da yerine getirmiş ise hak sahiplerine hem ölüm geliri hem de ölüm aylığı bağlanır. Ancak bunlardan yüksek olanın tamamı, düşük olanın yarısı ödenir.

İş kazası sonrasında oluşan ölüm neticesi meydana gelene kadar bir takım tedavi harcamaları yapılmış olabilir. Bu tedavi harcamaları ise bir başka sigorta kolu olan 5510 sayılı kanunun 60. maddesinde düzenlenen ‘Genel Sağlık Sigortası’ kolundan karşılanmaktadır.

Yapılan tedavi harcamaları tamamen Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmakta olduğundan işverene rücu edilememektedir.

 

2. İş Kazasının Şartları Nelerdir?

1. Kaza geçiren işçinin sigortalı olması gerekmektedir.

2. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu madde 13’te sayılan hallerden birinde meydana gelmiş olması gerekmektedir.

3. Kaza sonucunda fiziksel veya psikolojik olarak bir zararın meydana gelmesi ve kazayla meydana gelen zarar arasında bir bağ bulunması gerekmektedir.

4. İşçinin nedeni ne olursa olsun, işyerinde olduğu sürede gerçekleşen her kaza, iş kazası olarak değerlendirilir. İşçinin görev nedeniyle başka bir çalışma alanında bulunması ve bu esnada başına bir kaza gelmesi durumunda da iş kazasından söz edilir.


3. İş Kazası Geçiren İşçi Nasıl Bir Yol İzlemelidir?

İş kazası söz konusu olduğunda kaza geçiren işçi, ilk olarak hastane belgelerinin düzenlenmesi bakımından dikkatli olmalıdır. Düzenlenecek bu belgelerin iş kazası şeklinde düzenlenip düzenlenmediği mutlaka kontrol edilmelidir. Aksi halde hak kaybına uğranabilir. Bunun yanında yaşanan iş kazasının mutlaka Sosyal Güvenlik Kurumu ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na bildirilmesi gerekir.

İşçinin, iş kazasına yönelik olarak verdiği ifade iş kazası sonucunda kazanacağı haklarından faydalanabilmesi için oldukça etkilidir. Bu sebeple işçi, kazanın kendi kusurundan kaynaklandığını kabul etmemeli ve iş vereninden şikayetçi olmalıdır aksi halde açılacak ceza davası takipsizlikle sonuçlanabilir.
    
İş kazası süresince işveren kaza geçiren işçinin tedavi masraflarını karşılamalıdır, eğer kaza geçiren işçinin tedavi masrafları işveren tarafından karşılanmazsa Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na şikayette bulunulmalı; hem maddi hem de manevi tazminat isteminde bulunulabilir.

İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarında iş kazası tespit tutanağı, sağlık raporları, epikriz raporları, hastane kayıtları, bordro tanıklarının beyanları, iş yeri kamera kayıtları, kolluk tutanakları, tanık beyanı, bilirkişi raporu, uzman görüşü raporu, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun olaya ilişkin kayıt ve evrakları, iş kazasının tespitine yönelik olan kesinleşmiş mahkeme kararları da dahil olmak üzere hukuka uygun her türlü delil kullanılabilir.

 

4. İş Kazası Tutanağı Nasıl Olmalıdır?

İş kazasının meydana gelmesinin ardından özenli bir şekilde iş kazası tutanağı tutulmalıdır. Bu tutanakta;

1. Kazanın ne şekilde meydana geldiği,
2. Kaza geçiren kişinin detaylı olarak kişisel bilgileri
3. Olayın görgü tanıklarının bilgileri,
4. İşçinin görevi ve işe başlama tarihi
5. Kazaya sebep olan araç ve gereçler,
6. Kazanın meydana geldiği alanın fotoğrafları detaylı bir şekilde belirtilmelidir.
7. Olay sonunda işyeri doktoru tarafından müdahalenin sağlanıp sağlanmadığı,
8. Kaza sonucu herhangi bir uzuv kaybı yaşanıp yaşanmadığı,

İşveren kaza durumunu rapor haline getirmesi için yükümlü kılınmıştır.

 

5. İş Kazası Sonucunda Bildirim Süresi?

İşçinin kendisine yardım ve ödenek bağlanabilmesi için bildirim şarttır. İş kazası, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilir. 

Sigortalı bir işçinin iş kazası geçirmesi durumunda işveren, bu kazayı 3 iş günü içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirmesi gerekir. Kazadan sonraki 3 iş günü içerisinde bildirim yapılabilir.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus şudur ki; Şantiye şeflerinin iş kazası geçirmesi durumunda ise bu süre farklıdır. Bu durumda bildirim 3 iş günü değil derhal yapılmalıdır.

 

6. İş Kazası Sonrasında Tazminat Davası Nasıl Açılır?

İş Mahkemeleri Kanunu’muzun 3/3. maddesindeki hüküm gereğince iş kazası nedeniyle açılacak olan tazminat davaları bakımından iş kazası nedeniyle tazminat davası talepli dava açılırken zorunlu arabuluculuk dava şartı değildir.

Bu halde iş kazası nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında zorunlu arabuluculuk uygulaması söz konusu değildir. Bu nedenle iş kazası nedeniyle tazminat davası açılırken zorunlu arabuluculuk süreci işletilmeden direkt olarak iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir.

İş kazası nedeniyle üç tane açılması mümkün tazminat davası vardır. Bu davalar şöyledir;

6.1. İş Kazası Sebebiyle Maddi Tazminat Davası

İş kazası geçiren işçi, psikolojik yahut fiziki olarak zarara uğradığı takdirde bu zararın giderilmesi sebebiyle TBK uyarınca tazminat davası açma hakkına sahip olacaktır. Türk Borçlar Kanunun 49. maddesi; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür” şeklindedir.

TBK'nın 49. maddesi gereğince iş kazası geçiren işçi maddi zararının giderilmesini söz konusu kazanın ilgililerinden isteyebilecektir. Bunun yanında ölüm ve bedensel zararlarda zarara uğrayan işçi bazı giderlerin karşılanmasını talep edebilecektir. Bu kapsamda tedavi giderleri, işçinin kazanç kaybı, malullük sebebiyle çalışma gücünün kaybından doğan zararlar istenebilecektir.

İş kazası sonucu ölüm gerçekleşmişse cenaze giderleri ve ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu yüzden uğradıkları kayıplar yahut zararlar da işçinin yakınları tarafından tazmin edilebilecektir.

6.2. İş Kazası Sebebiyle Manevi Tazminat Davası

Türk Borçlar Kanunu'nun 56. maddesinde manevi tazminat şu şekilde düzenlenmiştir;

 “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” TBK'nın 56.maddesi gereğince, iş kazası nedeniyle zarar gören işçi veyahut işçinin ölmesi durumunda yakınları da manevi tazminat davası açabilmektedir.

İş kazası nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesinin bazı şartları bulunmaktadır;

-Hukuka aykırı bir fiilin meydana gelmesi,
-Hukuka aykırı fiilin neticesinde maddi bir zararın meydana gelmesi,
-Fiil neticesinde zararın meydana gelmesi,
-Meydana gelen zarar ile hukuka aykırı fiilin arasında illiyet bağı bulunması,

Yukarıda açıklanan şartlar sağlandığı takdirde manevi tazminata hükmedilecektir.
 

6.3. İş Kazası Sebebiyle Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

İş kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı, iş kazasının ölümle sonuçlanması halinde istenebilecek bir tazminattır. Bu tazminat kalemine hükmedilebilmesi için iş kazası sonucunda işçinin ölmesi ve ölen işçinin ailesi, yakınları bu ölümden dolayı destekten yoksun kalarak maddi kayba uğrayacak olmalıdır.

 

7. İş Kazası Sonucunda Tazminat Miktarı Nasıl Belirlenir?

İş kazası sonucunda açılan tazminat davasında tazminat miktarı belirlenirken; kaza, kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşse dahi sosyal devlet ilkesi uyarınca işverenin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu kapsamda kaza geçiren işçinin maddi ve manevi tazminat hakkı bulunur.

Maddi tazminat kaza neticesinde oluşan sakatlık nedeniyle yapılan tedavinin masrafları, işçinin çalışamamasından kaynaklı olarak oluşan kazanç kaybının giderilmesi ve yine işçinin bu sebeple yaşadığı ekonomik olumsuzluğu ortadan kaldırmak üzere istenebilecektir. Sigortalının iş kazası sonucunda ölmesi halinde ise yakınları destekten yoksun kalma tazminatı talep edebileceklerdir. 
    
Manevi tazminat ise kişinin bu süreçte yaşadığı üzüntü, elemin giderilmesi sebebiyle ödenecektir.
Tazminat işçinin veya işveren dışındaki başka bir kişinin yüzde yüz kusurlu bulunması halinde istenemeyecektir.

İş kazasında maluliyet oranı 5510 sayılı kanunun 25. Maddesince düzenlenmiştir. Buna göre:

Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûllük sigortası bakımından malûl sayılır.

Fakat, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce sigortalının çalışma gücünün % 60'ını önceden veya sonradan kaybettiği tespit edilirse, sigortalı bu hastalık veya özrü sebebiyle malûllük aylığından yararlanamaz.
    
Yetkili sağlık kurumlarından rapor alındıktan sonra dosya en yakın Sosyal Güvenlik Kurumu Bölge Sağlık Kurulu’na gönderilir. İşçinin maluliyet oranı Bölge Sağlık Kurulu tarafından tespit edilir.

 

8. Geçici İş Göremezlik Nedir?

Sigortalı kişinin, iş kazası geçirmesi, meslek hastalığına yakalanması ya da hastalanması ve analık gibi hallerde istirahat etmesidir. 

SGK tarafından yetkilendirilmiş olan hekim ya da sağlık kurulu tarafından verilen rapor ile geçici iş göremezliğin süresi belirlenir.

 

9. Kalıcı İş Göremezlik Nedir?

    Kalıcı iş göremezlik, geçici iş göremezliğin sonunda sigortalı kişinin çalışmasına engel olan iş kazası, meslek hastalığı ya da hastalık gibi durumların düzelmediği, kişiye çalışma gücü yeniden kazandırılamamış ise kalıcı iş göremezlikten söz edilebilir.

 

10. İş Kazası Geçiren İşçinin Tazminat Davasını Ne Kadar Süre İçerisinde Açabilir?

Türk Borçlar Kanunu m.146 gereği, iş kazasının meydana geldiği andan itibaren 10 yıldır.

 

11. İş Kazası Sonucunda Ceza Davası Açma Süresi Kaç Yıldır? 

İş kazasından dolayı bir ceza davası açılması durumda dava açma süresi/dava zamanaşımı süresi olarak ceza davasının zamanaşımı süresi uygulanır.

Fakat bu süre yukarıda belirtilen tazminat davası açma süresi/dava zamanaşımı süresi olan 10 yıldan az ise tazminat davasının zamanaşımı süresi uygulanır.

 

12. İş Kazasının Tespiti Nasıl Yapılır?

İş kazası, işveren tarafından mutlaka Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmelidir. İşveren veya işçinin bildirimi üzerine SGK müfettişler aracılığıyla inceleme yaparak meydana gelen olayın iş kazası olup olmadığını, olayın oluş şekli ve tarafların kusur durumunu düzenleyen bir inceleme raporu düzenler. İnceleme raporunda olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi halinde hak sahibi iş mahkemesinde doğrudan maddi ve manevi tazminat davası açabilir.

İş kazası, Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilmesine rağmen meydana gelen olay SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmemişse hem SGK hem de işverenin davalı olarak gösterileceği bir “iş kazasının tespiti davası” açılmalıdır. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir. Bu nedenle, iş kazasının tespiti davası, tazminat davasından bağımsız bir dava şeklinde görülür. İş kazasının tespiti davası açma süresi, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. İş kazası tazminat davası, ayrı bir dava şeklinde açılan iş kazasının tespiti davasının kesinleşmesini beklemelidir.

İş kazasının tespiti davası, işçi lehine iş kazasının tespit edilmesiyle sonuçlanarak kesinleştikten sonra maluliyet halinde işçiye, ölüm halinde ölenin hak sahibi yakınlarına SGK tarafından düzenli bir gelir bağlar. Bağlanan gelirin belli bir kısmı, tazminat davasında talep edilen tazminat miktarından indirilir.

İş kazası kuruma (SGK) bildirilmeden tazminat davası açılmışsa, iş mahkemesi tarafından davacıya iş kazası iddiasını Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbar etmesi için süre verilmelidir. Olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde bu kez Sosyal Güvenlik Kurumunun ve hak alanını etkileyeceğinden işverenin taraf gösterildiği “iş kazasının tespiti davası” açması için davacıya süre verilmelidir. Açılacak olan bu tespit davasının neticesi tazminat davasını gören mahkemece bekletici mesele yapılarak sonucuna göre yargılama yapılmalıdır.

 

13. İş Kazası Tazminat Davalarında Yetkili Mahkeme Neresidir?

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 6.maddesinde düzenlendiği üzere;

İş kazalarında genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

İş kazasının veya zararın meydana geldiği yerin iş mahkemesi de iş kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davalarına bakmaya yetkilidir.

İş kazası nedeniyle maluliyete uğrayan işçinin veya ölüm gerçekleşmişse ölen işçinin davacı yakınlarının yerleşim yeri iş mahkemesi de yetkilidir.

İşçi ve işveren arasında yukarıdaki hükümlere aykırı yetki sözleşmeleri geçersizdir.

 

14. İş Kazası Sonucunda Tazminat Davası ile ilgili Yargıtay Kararları

 

Yargıtay (Kapatılan)21. Hukuk Dairesi 2013/303 E., 2013/7519 K.

“Somut olayda; dava dilekçesinde davacının 06.09.1999 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle 2.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın, 03.11.1998 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle 1.000,00 TL maddi ve 33.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, 06.09.1999 tarihli olayın SGK tarafından iş kazası olarak kabul edildiği ve davacının sürekli iş göremezlik oranın % 9.1 olduğunun belirtildiği, toplanan deliller ve SGK kayıtlarına göre 03.11.1998 tarihinde davacının iş kazası geçirdiğinin ispat edilemediği, davacı tarafın 05.09.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 23.285,37 TL olarak artırdığı, mahkemece ıslah edilen maddi tazminat miktarının usulüne uygun zamanaşımı defi nedeniyle reddine, dava dilekçesinde iki ayrı iş kazası nedeniyle maddi tazminat talep edilmiş ise de, sonuç itibariyle talep edilen toplam maddi tazminat miktarı üzerinden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.

Dava dilekçesinde belirtilen iki iş kazasının da birbirinden bağımsız ve ayrı talepler olduğu gözetilerek, 06.09.1999 tarihli iş kazası nedeniyle dava dilekçesindeki talebin 2.000,00 TL olduğu dikkate alınarak maddi tazminat davasının bu miktar üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekirken, mahkemece, 6100 sayılı HMK’nun 26.(HMUK 74. madde) maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı bir şekilde talep edilen maddi tazminat miktarının tamamına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, HMK'nın geçici 3. maddesi delaletiyle HUMK’nun 438/7. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının 1. bendi silinerek, yerine; "2.000,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 06.09.1999 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, ” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden taraflara yükletilmesine 15/04/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 21. H.D. 2018/4508 E. ve 2019/3783 K.

 ''Başka bir anlatımla, bir olayın iş kazası sayılabilmesi için iki şartın birlikte gerçekleşmesini yeterli bulmuştur. İş kazası tazminat davası bakımından özel olarak başka bir ispat yöntemi bulunmamaktadır.

İş kazası nedeniyle tazminat davası her türlü delille ispatı mümkündür.''

 

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/13151 E., 2016/6162 K.

“İş kazası nedeniyle açılan tazminat davasının görülebilmesi için meydana gelen olayın Kurum tarafından iş kazası tahkikatının ve giderek zararlandırıcı olayın iş kazası olarak tespiti gerekmektedir. Zira açılan tazminat davalarına doğrudan etkisi bulunmaktadır. Şöyle ki İş kazasından kaynaklanan tazminat davaları nitelikçe Kurumca karşılanmayan zararların tahsiline ilişkin davalar olduğundan mükerrer tahsile neden olunmasının önüne geçebilmek için iş kazası sigorta kolundan Kurumun hak sahiplerine bağladığı gelirlerin tespiti ile bunun hesaplanan maddi tazminattan tenzili gerektiği gibi, tek başına manevi tazminat davası açılması durumunda dahi mahkemenin görevine ilişkin neticeleri bulunmasından dolayı (olay iş kazası değilse yargılama iş mahkemelerinde yapılamayacağından) Kurumun iş kazası tahkikatı ve giderek olayın iş kazası olarak tespit olunması önem arz etmektedir.

Somut olayda, iş kazası olduğu iddia olunan olayın iş kazası ihbarı olarak Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediği, davacı tarafa iş kazası ihbarı yapmak üzere Kuruma başvurması için önel verilmediği anlaşılmaktadır. Yapılacak iş; davacıya iş kazasını Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbarda bulunmak, olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açmaları için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre bir karar vermektedir.”

 

Yargıtay HGK Esas 2010/21-36, Karar 2010/67, Karar Tarihi: 03/02/2010

“İşyerinde meydana gelen iş kazaları nedeniyle işverenin hukuki sorumluluğunun niteliği Yargıtay`ın önceki kararlarında da benimsediği görüşe göre, kusura dayanmaktadır. İsviçre ve Türk Hukuk Sistemi’nde özel bir düzenleme söz konusu olmadıkça asıl olan kusur sorumluluğudur. İşverenin kusurlu eylemi ile zarar arasında uygun bir illiyet bağı yoksa işverenin sorumluluğundan söz edilemez.

Kusur sorumluluğunda 3 halde illiyet bağı kesilebilir. Bunlar, mücbir neden, zarar görenin ve 3. kişinin ağır kusurudur. Öğretide illiyet bağını kesen nedenlerin bütün sorumluluk halleri için geçerli olduğu vurgulanmaktadır. Kusurlu olmadığı halde işvereni, meydana gelen zarardan sorumlu tutmak adalet ve hakkaniyet duygularını incitir."