Kambiyo Senetleri

(Bono ve Çek)

 

1. Kambiyo Senetlerinin Türleri ve Genel Özellikleri Nelerdir?

6102 sayılı TTK 645. maddesine göre, “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemez.” Kambiyo senetleri sebepten mücerret yani soyuttur. Bu nedenle kambiyo senetlerinin varlığı ve geçerliliği düzenlenmesine sebep olan temel borç ilişkisinin varlığına ve geçerliliğine bağlı değildir.

Kambiyo senetlerinde imzaların bağımsızlığı ilkesi geçerlidir. Ayrıca belirtmek gerekir ki kambiyo senetlerinde borçlular arasında müteselsil sorumluluk söz konusudur.

Kambiyo senetleri kanunen emre yazılıdır. Bu nedenle ciro ve zilyetliğin geçirilmesi yoluyla uygulamada ve ticari hayatta kolaylıkla devredilebilmektedir.

Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar. Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır

 

2. Bono Nedir?

Bono ülkemizde en yaygın kullanılan kıymetli evraklardandır. Bir borcun ileri bir tarihte ödenmesini güvence altına almak ve borcun varlığını ispat etmek amacıyla düzenlenen kambiyo senedidir. Bonoda, düzenleyen (keşideci), lehtar ve bono üzerindeki hakkını devir eden cirantalar ile bonoyu elinde bulunduran hamil bulunmaktadır.

Bono, en kısa anlamıyla bir ödeme vaadidir. Bono; kayıtsız, şartsız bir ödeme vaadi içermektedir. Aynı zamanda bono, düzenleyenin soyut bir borç tanımasını da içermektedir. Bono, özel şekil şartları da bulunan borç ikrarı olup uygulamada genellikle teminat ve kredi aracı olarak kullanılmaktadır.

Bonoda düzenleyen ve lehtar olmak üzere iki taraf bulunmaktadır.

Bononun kambiyo senedi olarak en önemli özelliklerinden biri temel ilişkiden bağımsızlık (İlletten mücerretlik-Soyutluk) ilkesidir. Soyutluğun senede yüklediği ilk özellik, hamilin artık senette gösterilen alacağın alacaklısı olduğu konusunda, senetten başka bir delil sunmasına gerek bulunmaması; alacağını sadece bu senetle ispatlayabilmesidir. Bono kıymetli evrak olması dolayısı ile üzerinde taşıdığı hak bonodan ayrı ileri sürülemez. Bir başka deyişle bono varsa hak vardır bono yoksa hak yoktur. Bu nedenle bono “illetten mücerrettir.” Bunun anlamı bonoda var olan hakkın ancak senet ile ileri sürülebileceği bono hamilinin o bononun elinde olmasını gerektiren hukukî ilişkiyi senet borçluları olan keşideci ve cirantaya başvuruda ispat yükü altında olmamasıdır. Bu ilke nedeniyle hamilin bonoyu elinde bulundurma nedeni sorgulanamaz. Bunun bir sonucu olarak bonodan dolay borçlu olmadığını ileri süren senet borçluları aynı nitelikte bir belge ile bu iddiasını ispat yükü altındadırlar.

Bononun diğer bir özelliği ise, hamile karşı zincirleme sorumluluk ilkesidir.

TTK 724. maddesine göre;
“Bir poliçeyi düzenleyen, kabul eden, ciro eden veya o poliçeye aval veren kişiler hamile karşı müteselsil borçlu sıfatıyla sorumludurlar.
Hamil, bunların borçlanmadaki sıraları ile bağlı olmaksızın her birine veya bunlardan bazılarına ya da hepsine birden başvurabilir.
Poliçeden dolayı borç altına girmiş olup da poliçeyi ödemiş bulunan herkes aynı hakkı kullanabilir.
Hamil borçlulardan yalnız birine başvurmakla, diğer borçlularla ilk önce başvurduğu borçludan sonra gelenlere karşı haklarını kaybetmez.”

Bu düzenleme gereği hamil kendisinden sonra gelen cirantalardan başlamak üzere keşideciye kadar hepsine karşı senetten doğan hakkını talep edebileceği gibi bunlardan yalnız birine veya birkaçına karşıda başvurabilir. Ayrıca senet borçlularından birine karşı başvurusu ondan sonra gelen borçlulara başvurusunu ortadan kaldırmaz.

 

3. Bononun Unsurları Nelerdir?

Bononun hukuki geçerliliğinin bulunabilmesi için birtakım unsurları bulunmaktadır. Yani bir senedin bono niteliğini taşıyabilmesi için bulunması gereken unsurlar şu şekildedir:

-Bono veya emre yazılı senet kelimesini içermesi,

-Belirli (muayyen) bir bedeli kayıtsız ve şartsız ödeme vaadi,

-Vade,

-Ödeme yeri,

-Lehtar

-Düzenlenme tarihi,

-Düzenlenme yeri,

-Düzenleyenin imzası,

 

4. Senette (Bonoda) Ciro Nedir?

Bono kanunen emre yazılı kıymetli evrak olması nedeniyle ciro ve senet üzerindeki zilyetliğin devri suretiyle devredilebilmektedir. Ciro, bonodan doğan hakların devri amacıyla yapılmaktadır. Ciro, senet üzerine yazılı olarak yapılmalı ve ciro eden kişinin elle atılmış imzasını da içermelidir. Senedi ciro eden kişi ciranta olarak adlandırılır. İlk ciro lehtar tarafından yapılabilir. Bono, düzenleyen de dahil olmak üzere bono nedeniyle daha önce kambiyo ilişkisine dahil olmuş veya olmamış bir kişiye ciro edilebilir. Bu kişiler bonoyu tekrar ciro etmek suretiyle tedavüle de sokabilmektedir. Şimdi Türk Ticaret Kanunu’nda bulunan düzenlemelerden hareketle açıklamalarımıza devam edelim.

TTK 684. maddeye göre “Ciro ve zilyetliğin geçirilmesi ile poliçeden doğan bütün haklar devrolunur.” Bu maddeye göre bono üzerinde bulunan hak bir başkasına ancak ciro ve bononun zilyetliğinin verilmesi ile devredilebilir. Ayrıca TTK 683. maddesine göre “Cironun poliçe veya poliçeye bağlı olan ve “alonj” denilen bir kâğıt üzerine yazılması ve ciranta tarafından imzalanması gerekir.

Lehine ciro yapılan kişinin ciroda gösterilmesine gerek olmadığı gibi, ciro, cirantanın sadece imzasından ibaret olabilir. Bu şekildeki cirolara “beyaz ciro” denir. Beyaz cironun poliçenin arkasına veya alonj üzerine yazılması gerekir.” Bu düzenlemeye göre ciro bono arkasında yada bonoya eklenen alonjda yer almak zorundadır. Bu nedenle cironun şekli ve fonksiyonunu bono dışında ki bir belge ile değil bono üzerindeki ciroya göre belirlenir.

Şekil açısından cirolar, tam ciro ve beyaz ciro olarak ikiye ayrılır. Lehine ciro edilenin adı soyadı yanın da ciro edenin imzasının da yer aldığı tüm şekil şartlarını taşıyan ciro tam cirodur. Bunun yanında lehine ciro yapılan kimsenin ciroda gösterilmemesi veya cironun, yalnızca cirantanın (ciro edenin) imzasını taşıması durumunda beyaz cirodan bahsederiz.

TTK 686. maddeye göre “Bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır.” Bu düzenlemeye göre keşideciden hamile kadar birbirini takip eden geçerli cirolar varsa senedi elinde bulunduran kişi yetkili ve yasal hamil sayılır ve senet borçlularına başvurabilir.

Fonksiyon açısından cirolar temlik, rehin ya da teminat ve tahsil cirosu olarak 3'e ayrılır.

a) Temlik cirosu: En yaygın kullanılan cirodur. Senetten doğan bütün hakların ciro edilen kimseye geçmesi sağlar. Temlik cirosunun, devir (temlik), garanti (teminat) ve teşhis işlevleri vardır; Temlik cirosunda lehine ciro edilen ciro edene düzenleyen yanında senetten doğan alacak için başvurma hakkı tanır. Ancak cirantalara ve lehtara başvuru için keşideciye protesto çekmesi gerekmektedir.

b) Rehin yada teminat cirosu: Senetteki tutarın rehnedilmesi amacıyla yapılan ciro; rehin cirosunda cironun “bedeli teminattır”, “bedeli rehindir” gibi ibareleri içermesi gerekir, teşhis işlevi vardır.

c) Tahsil cirosu: Senetteki tutarın bir başka kimse tarafından tahsil edilmesini sağlamak amacıyla yapılan cirodur. Bu ciroda, hamil ile ciro eden (ciranta) arasında vekalet ilişkisi vardır.  Bu ciro ile hamil kendisine tahsil cirosu ile ciro edene karşı başvuramaz. Çünkü hamil zaten tahsil cirosu yapan kişi adına hareket etmektedir.

 

5. Bononun Ödenmesi

Bononun borçlusu olan düzenleyen, senedin yani bononun teslimi karşılığında, hile veya ağır bir kusuru olmadıkça vade geldiğinde alacaklı olduğu anlaşılan kişiye yapacağı ödeme ile borcundan kurtulur. Bono bedeli kural olarak nakden ödenir.

 

6. Bononun Ödenmemesi ve Bonoda Protesto

Bononun ödenmek üzere vadesinde düzenleyene ibraz edilmesine rağmen kısmen veya tamamen ödenmemesi durumunda düzenleyene ek olarak ciranta veya avalist sıfatı ile senette imzası olan diğer kişilerin sorumluluğu doğmaktadır. Düzenleyene başvurabilmek için senedin vadesinin gelmiş olması yeterlidir. Fakat ikinci grupta yer alan sorumlulukların doğa bilmesi için bazı ek işlemlerin yapılması gerekir. Hamil bu kişilere başvurabilmek için ödenmeme durumunu noter tarafından düzenlenen ve ödememe protestosu çektirmek zorundadır. Bononun vadesinin belirli bir gün, düzenlenme gününden belirli bir süre sonra veya görüldükten belirli süre sonra olması hallerinde ödememe protestosu ödeme gününü izleyen 2 iş günü içinde çekilmelidir dokta görüldüğünde vadeli borularda ise protesto bononun düzenlenme gününden itibaren bir yıl içinde çekilebilmektedir.

 

7. Bonoda Zamanaşımı Nedir?

Özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. Başka bir ifadeyle zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Zamanaşımı hukukî niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def'i olup usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır. Zamanaşımı def'i, davalının aslında var olan bir borcunu özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. 

Bonoda düzenleyene karşı ileri sürülebilecek bonoya dayalı talepler vadeler itibaren 3 yıllık zamanaşımına tabidir. Düzenleyen dışındaki başvuru borçlularına karşı talep hakkı ise ödememe protestosu tarihinden, protestodan muafiyet söz konusu ise vadenin dolmasından itibaren 1 yıllık zaman aşımına tabidir. Başvuru borçlusu sıfatıyla ödeme yapan bir cirantanın kendisinden önce gelenlere ileri sürebileceği talepleri ise bonoyu ödediği veya bononun dava da yoluyla kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren 6 aylık zaman aşımı süresi uygulanmaktadır.

Önemle belirtmek gerekir ki, zamanaşımına uğramış olan bir bono Yargıtay’ın da yerleşik uygulamasına göre yazılı delil başlangıcı sayılmaktadır.

 

8. Aval Nedir?

Aval, kambiyo taahhüdünden doğan borcun ödeneceğine yönelik verilen kefalet benzeri bir kişisel teminattır. Aval veren, bono bedelinin ödenmemesinden dolayı lehine aval verdiği kişi gibi sorumludur. Aval taahhüdü yazılı bir şekilde ve kambiyo senedi üzerinde yer alarak aval verenin elle atılmış imzasını içermelidir. Senedin ön yüzünde düzenleyen dışındaki dizilere ait ve hiçbir kayıt içermeyen imzalar aval hükmündedir. Aval kayıtsız, şartsız olmalıdır. Aval veren kişiye avalist denir.

Aval, bono bedelinin yalnızca bir kısmı içinde verilebildiği gibi herhangi bir açıklık bulunmaması halinde bedelin tamamı için verilmiş sayılmaktadır. Yine belirtmek gerekir ki aval herkes tarafından kambiyo senedinde yer alan herhangi bir kambiyo borçlusu lehine verilebilmektedir.

Senedin ön yüzünde veya arka yüzünde aval beyanı açık olmakla beraber kimin lehine verildiği açık olmayan aval düzenleyen lehine verilmiş sayılmaktadır. Yine Yargıtay kararları ve uygulamada da görüldüğü üzere şirket temsilcisinin şirket kaşesi dışında attığı ikinci imza aval niteliğindedir.

 

9. Çek Nedir?

Çek düzenleyen, muhataba belirli bir bedeli lehtara ödeme, lehtara da tahsil yetkisi veren bir kambiyo senedidir. Çek bir ödeme aracıdır. Ancak poliçe ve bonodaki gibi kredi işlevine haiz değildir. Ticari hayatta yaygın olarak ileri tarihli çek düzenlenerek çekin kredi veya teminat aracı olarak kullanıldığı görülmektedir.

Kıymetli evrak niteliğinden dolayı çekin ödenmek üzere belirli bir yerde ve belirli bir süre içerisinde muhataba ibraz edilmesi zorunludur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 796 ve devamındaki maddelerinde çekin ibraz süreleri ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup, usulüne uygun olarak süresi içerisinde muhatap bankaya ibraz edilen çekin 6102 sayılı TTK’nın 795/2 ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nun (5941 sayılı ÇK) 3. maddesinde düzenlenen emredici hükümler uyarınca muhatap banka tarafından ödenmesi gerekmektedir. Çekin karşılığının bulunması durumunda muhatap banka tarafından çek bedeli, çekin karşılığının kısmen yahut tamamen bulunmaması hâlinde ise her bir çek yaprağı için 5941 sayılı ÇK’nın 3/3. maddesi çerçevesinde belirlenen tutarlar ödenir.

Ödeme için ibraz edilen çek üzerinde muhatap banka tarafından bir kısım incelemelerin de yapılması zorunludur. Bu anlamda çekin yasal unsurları haiz gerçek bir çek olup olmadığı, süresinde ibraz edilip edilmediği, ibraz edenin meşru hamil olup olmadığı, emre yazılı çeklerde ciro zincirinin muntazam olup olmadığı, keşideciye atfen atılan imzanın keşideci yahut temsilcisine ait olup olmadığı, çekte ayrıca bir tahrifatın bulunup bulunmadığı ve başkaca bir ödeme engeli bulunup bulunmadığı hususlarında inceleme yükümlüğü altındadır.

 

10. Çekte İbraz Süresi Nedir?

Çekte ödemenin gerçekleşebilmesi için hamilin çeki muhataba ibraz etmesi gerekmektedir. Çekte ibraz süreleri Türk Ticaret Kanunu madde 796’da düzenlenmiştir. Buna göre:

Çek, düzenlendiği yerde ödenecekse on gün ,

Düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay,

Ödeneceği ülkeden başka bir ülkede düzenlenen çek ise;

Düzenlenme yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay,

Ayrı kıtalarda ise üç ay,

İçerisinde muhataba çeki ibraz etmelidir.

 

11. İleri Düzenleme Tarihli Çekin İbrazı

Kural olarak, çekin düzenlenme tarihinin çekin gerçekten düzenlendiği tarih olması gerekmektedir. Fakat Çek Kanunu’nun Geçici 3. maddesinin 5. fıkrası gereğince; 31.12.2023 tarihine kadar çekte ileri tarihli bir düzenleme tarihinin belirlenmesi mümkündür. Zira söz konusu madde şu şekildedir:

“31/12/2023 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.”

Söz konusu hüküm gereğince; 31.12.2023 tarihine kadar, çek üzerinde yazılı olan tarihten önce ödenmesi için çekin muhatap bankaya ibraz edilmesi ya da karşılıksız çek işlemi yapılmasını istemek mümkün değildir. Bu nedenle çekin üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinin beklenmesi gerekir.

 

12. Çekte Zamanaşımı Nedir?

Çek, kambiyo vasfına haiz olduğundan, 6102 sayılı TTK’ya göre çeklerde zamanaşımı süresi de 3 yıldır.

Türk Ticaret Kanunu’nun 814. maddesinde düzenlenmiştir:

“Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları, bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.”

 

13. Karşılıksız Çek Nedir?

Bir çekin ibraz süresi içerisinde karşılığının ödenebilmesi için, çeki düzenleyenin, muhatabın nezdinde, üzerinde tasarruf yetkisinin bulunduğu bir karşılığın olması gerekmektedir.

Hamili tarafından ibraz süresi içerisinde ibraz edildiği halde, çeki düzenleyenin muhatap nezdinde tasarruf edebileceği bir karşılık bulunmadığı takdirde çek, karşılıksız kalacak ve karşılıksızdır işlemi uygulanacaktır. Çekin karşılıksız çıkması veya belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık olması hallerinde ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımlar 5941 sayılı Çek Kanunu’nda düzenlenmektedir. İlgili kanunun 1. Maddesi, çekin karşılıksız olması veya belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık halinde uygulanacak yaptırımların Çek Kanunu’nda düzenlendiğini belirtmiştir.

Çekin karşılıksız olduğuna dair işlem, muhatap tarafından yapılır.

Hamilin talepte bulunması halinde, karşılıksızdır işleminin nasıl yapılacağı Çek Kanunu’nda düzenlenmiştir. İlgili kanunun 3. Maddesinde, karşılıksızdır işleminin, hamilin talebi halinde ve çekin arka yüzüne kanunda sayılan bilgiler yazılarak muhatap banka yetkilisi tarafından imzalanmak sureti ile yapılacağını düzenlenmiştir. Bununla birlikte, karşılıksızdır işleminin yapılabilmesi için, muhatap bankanın yetkilisi tarafından kanunda yazılması gerektiği belirtilen bilgiler yazıldıktan sonra hamilin de çeki imzalaması gerekmektedir. Ancak hamil imzalamaktan kaçınırsa, karşılıksızdır işlemi yapılamayacaktır.

 

14. Karşılıksız Çek Cezası Nedir?

Çek Kanunu’nun 5. maddesinde, çeke karşılıksızdır işlemi uygulanması halinde çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı hakkında düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre, hamilin şikayeti üzerine, karşılıksızdır işlemi gören çeki düzenleyene karşı adli para cezasına hükmolunur. Ek olarak, mahkemece, adli para cezası yanında, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına da hükmedilecektir. Şayet hali hazırda bu yasaklar bulunuyorsa mahkemece, yasağın devamına hükmedilir.

Çek Kanunu madde 5, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kimler hakkında uygulanacağını düzenlemiştir. Buna göre çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına tabi olacaklar şu şekildedir:

Çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi,

Bu tüzel kişi adına çek keşide edenler,

Karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı,

Ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileridir.

Çekin karşılıksızdır işlemine tabi tutulmasının akabinde, hamilin şikayeti üzerine yapılan yargılamada beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi veya davanın reddi kararları verilirse Mahkeme, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına da karar verecektir. Karşılıksız çek düzenleme suçundan yargılanan kişiye adli para cezası da karar verilebilir söz konusu adli para cezası çek bedelinin karşılıksız kısmından az olamaz.
 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/10-227 E., 2010/27 K.

“3167 sayılı Yasanın 16. maddesinin açıklığı karşısında, karşılıksız çıkan her çek yaprağı ayrı bir suç oluşturduğundan her bir suçtan dolayı da ayrıca mahkemenin bir yıldan az ve beş yıldan fazla olmamak üzere çek hesabı açtırmaktan yasaklama kararı vermesi gerekmektedir.

Aynı Yasanın 16/b-1 maddesinde bu suçun takibinin şikayete bağlı olduğu ve 3. fıkrasında ise; “Hükmün kesinleşmesinden sonra şikâyetten vazgeçildiğinde de, hüküm bütün cezaî sonuçları ile ortadan kalkar” hükmü göz önüne alındığında, şikayetten vazgeçme nedeniyle karşılıksız çekten dolayı hükmolunan cezanın bütün sonuçları ile ortadan kalkacak olması da, karşılıksız çıkan her çek yaprağı için cezaya hükmolunurken aynı zamanda çek hesabı açtırmaktan yasaklama kararı verilmesini zorunlu kılmaktadır.

Aksi takdirde somut olayda olduğu gibi, başka bir mahkemeden verilen cezanın şikâyetten vazgeçme nedeniyle ortadan kalkması halinde, ortada çek hesabı açtırmaktan yasaklama kararı da kalmayacaktır.

Bunun yanında, mahkemenin yasaklama süresini 1 ila 5 yıl arasında belirlemesi konusunda takdir hakkı bulunduğuna göre, somut olayın özelliklerini göz önüne alarak karşılıksız çıkan her çek yaprağı için ayrı bir yasaklama süresi belirlemesi ve çek hesabı açtırmaktan yasaklamaya hükmetmesi gereklidir.”