KARA PARA AKLAMA SUÇU VE CEZASI

(SUÇTAN KAYNAKLANAN MALVARLIĞI DEĞERLERİNİ AKLAMA SUÇU)

 

1. 4208 Sayılı Kanun Kapsamında İşlenen Kara Para Aklama Suçu

 

"Kara para; yasalarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi neticesinde elde edilen maddi menfaatler biçiminde tanımlanabilir."

"Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” veya halk arasında bilinen adıyla "Kara Para Aklama” kavramını ise kanun dışı yollardan kazanılan gelirin, yetkililerin dikkatini çekmeyecek ve kullanılabilirliğini arttıracak şekilde gizleyerek veya kanuni gerekçe kazandırarak, başka varlıklara dönüştürülmesi işlemi olarak tanımlanmaktadır.

Kara paranın aklanması suçu ilk olarak Türk Hukuk Sistemine 4208 sayılı Kara paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun ile girmiştir.

4208 sayılı Kanun'un tanımlar başlıklı 2. maddesine göre ise “kara para";

1. 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanundaki

2. 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkındaki Kanundaki,

3. 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkındaki Kanundaki,

4. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkındaki Kanundaki,

5. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 344’üncü maddesinin 2 ve 3 numaralı bentlerindeki,

6. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'ndaki Devletin Şahsiyetine Karşı İşlenen Cürümler ve aynı Kanun'un 179, 192, 264, 316, 317, 318, 319, 322, 325, 332, 333, 335, 339, 341, 342, 345, 350, 403, 404, 406, 435, 436, 495, 496, 497, 498, 499, 500, 504 ve 506’ncı maddelerindeki,

Fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal veya gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dâhil, sözü edilen para, evrak, mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değer" olarak ifade edilmiştir. Söz konusu ifade kara para aklama suçunun unsurlarını içermektedir.

2822 sayılı ve 19 Kasım 1996 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak kabul edilen 4208 sayılı Kara paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun'a göre kara para aklama suçu ise;

"Türk Ceza Kanunu'nun 296’ncı maddesinde belirtilen haller haricinde, bu maddenin (a) bendinde sayılan fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen kara paranın elde edenlerce meşruiyet kazandırılması amacıyla değerlendirilmesi, bu yolla elde edildiği bilinen kara paranın başkalarınca iktisap edilmesi, bulundurulması, elde edenlerce veya başkaları tarafından kullanılması, kaynak veya niteliğinin veya zilyet ya da malikinin değiştirilmesi, gizlenmesi veya sınır ötesi harekete tabi tutulması veya bu hareketin gizlenmesi, yukarıda belirtilen suçların hukuki sonuçlarından failin kaçmasına yardım etmek amacıyla kaynağının veya yerinin değiştirilmesi veya transfer yoluyla aklanması veya kara paranın tespitini engellemeye yönelik fiiller..." olarak tanımlanmıştır.

Buna göre 4208 sayılı Kanun kapsamında kara para aklama suçunun oluşabilmesi için, iki ön şart gerçekleşmelidir. Bu şartlar, 765 sayılı Kanun'un 296. maddesinin ihlal edilmemesi ve para aklama fiillerine konu mal veya gelirin anılan Kanun'un 2/a maddesinde gösterilen bir suçtan elde edilmiş olması olarak sayılabilir.

4208 sayılı Kanun'un 2/a maddesinde gösterilen ve öncül suç olarak adlandırılan bu suçların dışında kalan bir suçtan elde edilen değerler kara para olarak kabul edilemez ve kara para aklama suçunun konusunu oluşturmazlar.

5237 sayılı Kanun'un 282. maddesine göre, "alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren" tüm suçlar öncül suç kapsamındadır.

Para aklama suçu, öncül suçtan elde edilen malvarlığı değerlerini konu aldığından ve aklama fiillerinin bu değerler üzerinde gerçekleşmesi gerektiğinden, öncül suçun tüm unsurları ile oluşup oluşmadığı önem taşımaktadır.

Yargıtay 7. Ceza Dairesinin, 29.12.2010 tarihli ve 2009/15629 Esas, 2010/17189 Karar sayılı ilamı bu hususu açıklamaktadır. Şöyle ki söz konusu ilamda;

"4208 sayılı yasa uyarınca kara para aklama suçunun oluşabilmesi için, anılan yasanın 2/a madde fıkrasında sayılan ve öncül suç olarak nitelendirilen fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen paranın, elde edenlerce meşruiyet kazandırılması amacıyla değerlendirilmesi, bu yolla elde edildiği bilinen kara paranın başkalarınca iktisap edilmesi, bulundurulması, elde edenlerce veya başkaları tarafından kullanılması, kaynak veya niteliğinin veya zilyet ya da malikinin değiştirilmesi, gizlenmesi veya sınır ötesi harekete tabi tutulması veya bu hareketin gizlenmesi, yukarıda belirtilen suçların hukuki sonuçlarından failin kaçmasına yardım etmek amacıyla kaynağının veya yerinin değiştirilmesi veya transfer yoluyla aklanması gerekmektedir. Bu durumda öncül suçların işlenmesi, sonucu elde edilen kara para suçun unsurunu oluşturmaktadır. Suçtan elde edilen menfaatleri kara para aklama suçunun unsuru olma haline getiren 4208 sayılı yasadır. 765 sayılı TCK.nun 2. maddesindeki (5237 sayılı TCK’nın 7. maddesi) “işlendiği zamanın kanununa göre cürüm veya kabahat sayılmayan fiilden dolayı kimseye ceza verilemez" hükmü karşısında, 4208 sayılı yasa geriye yürütülerek öncül suç tanımının bulunmadığı tarihte işlenen fiillere bu nitelikler kazandırılamaz. Bir başka anlatımla atılı suçların 4208 sayılı yasadan önce işlenmiş olmaları nedeniyle bu suçlar öncül suç olarak tanımlanamayacağından elde edilen paranın karapara olarak nitelendirilmesi olanaklı bulunmamaktadır. 4208 sayılı yasa kapsamında aklama suçunun unsurunu oluşturan karapara ancak bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra öncül suçların işlenmesi halinde bu niteliği taşıyacaktır..."

Şeklindeki değerlendirme ile suçun unsurları gösterilmiştir.

 

2. Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu

 

Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu, 5237 sayılı Kanun'un 282. maddesinde, "Adliyeye Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir.

5237 sayılı Kanun'un 282/1. maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için "alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin, yurt dışına çıkarılması veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutulmasının ve aklamaya konu değerlerin "öncül suç” olarak adlandırılan bir suçtan elde edilmiş olması gerekmektedir.

5237 sayılı Kanun'un 282/2. maddesinde ise; Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu, "Birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." hükmüne yer verilmiştir.

Öncül suç, suç gelirinin elde edilmesini olanaklı kılan suç olarak tanımlanır.

Öncül suçlardan elde edilen gelirlerin kanun dışı kaynağını gizlemek ve bu gelirleri yasal bir kaynaktan elde edilmiş gibi göstermek amacıyla yapılan her türlü işlem ise aklama suçu olarak tanımlanabilir.

Birçok yüksek mahkeme kararında da vurgulandığı üzere; öncül suçların işlenmesi sonucu elde edilen malvarlığı değerlerinin, aklama suçunun unsurunu oluşturacağı, failin işlediği öne sürülen ve öncül suç kapsamında bulunduğu anlaşılan eylemler nedeniyle suçun sübut bulup bulmadığının belirlenmesinin gerektiği, sanığın ölümü, zamanaşımı, kamu davasının açılmaması ve benzeri hâllerde öncül suçun işlenip işlenmediğinin yargılama yapılarak kanıtlanmasına olanak bulunmayan durumlarda suçun sübut bulup bulmadığı hususunda nisbi muhakeme yapılarak çözüme ulaşılması gerektiği açıktır.

Herkes, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması suçunun faili olabilir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 282. maddesinde “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu” seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. "Hareketlerden birinin gerçekleştirilmesi ile suç oluşacaktır.

Suçu oluşturan seçimlik hareketler, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini yurt dışına çıkarma ve suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin gayri meşru kaynağını gizlemek, meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak amacıyla çeşitli işlemlere tabi tutmaktır

Terörizmi Finansmanı suçunun Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama suçu yönünden öncü suç niteliği taşımasına karşılık Terörizmin Finansmanı ile Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama suçlarının, esas amaçlar dışarıda tutulduğunda her ikisinde de ortak araçlar kullanılması nedeniyle uygulamada çoğu kez karıştırılmaktadır.

Bu iki suç arasındaki fark şu şekildedir: Terörizmin Finansmanında kullanılan gelirlerin suç işlenerek elde edilmesi mümkün olduğu gibi tamamen yasal yollardan da elde edilebilmektedir. Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklamada ise suçun konusunu oluşturan gelir daima yasadışı bir faaliyet olan öncül suça dayanmalıdır.

Terörizmin finansmanı için elde edilen gelirlerin gayrimeşru kaynağının gizlenmesi veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırılmasına gerek bulunmamaktadır. Burada gerekli olan paranın terörist hücrelere dağıtımının ve aktarımının yapılabilmesidir.

Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklamada gelirin ve kaynak arasındaki bağ gelirlerin meşrulaştırılmasıyla sona ererken Terörizmin Finansmanında gelirin elde edilmesi ile başlayıp bunun dağıtılması ile sona ermektedir.

Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklamada gizlenen şey suç geliri ile bu gelirin elde edildiği suç arasındaki irtibattır. Terörizmin Finansmanında gizlenen şey ise gelir ile bu gelirin yöneldiği yer arasındaki bağlantıdır.

 

3. Kara Para Aklama Suçunda Suç Gelirlerinin Yurt Dışına Transfer Edilmesi

 

Birinci seçimlik hareket, öncül suç işlenerek elde edilen malvarlığı gelirlerinin/değerlerinin (para, taşınmaz, altın vb.) yurtdışına transfer edilmesidir.

Yöntemin esası genellikle, nakit paranın kuryeler aracılığıyla kara, deniz, hava yolu gibi değişik ulaşım araçları kullanılarak, finans sistemi üzerinde yeterince denetimin olmadığı, banka gizliliğinin esas olduğu ve iş birliği yapacak kuruluşların mevcut olduğu yerlere aktarmadır.

3.1. Vergi Cennetleri Aracılığıyla Para Aklama Yöntemi

Vergi cennetleri, özellikle kıyı bankacılığı (off-shore) ve paravan şirketler vasıtasıyla suç gelirlerini aklamanın kolay olduğu yerlerdir.

Kıyı bankacılığı, genellikle ülke içerisindeki bankacılık sisteminin tabi olduğu kanuni düzenlemelerin kapsamı dışında tutularak, getirilen mali ve hukuksal avantajlar sayesinde cazip çalışma koşullarının sağlandığı bankacılık türüdür.

Vergi cenneti ülkeler, müşterilerine sundukları gizlilik, düşük vergilendirme, gerekli altyapı, uzman personel gibi olanaklar sayesinde önemli yer tutmaktadır.

3.2. Lüks Mal Ticareti Yoluyla Para Aklama Yöntemi

Otomobil, uçak, tekne ve gayrimenkul gibi lüks malları satıcılarından nakit karşılığı alan aklayıcılar, elde nakit hâlde bulunan kanun dışı geliri nakit biçiminden kurtarmaktadırlar. Bu malların alımı sayesinde lüks bir hayat yaşanmakta, kara para dikkat çekmeyecek şekilde aklanmakta ve böylece suçtan elde edilen gelirin kaynağından uzaklaşılmaktadır.

3.3. Parayı Çeşitli İşlemlere Tabi Tutma

İkinci seçimlik hareket, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerinin gayrimeşru kaynağını gizleyen ve meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandıran her hareket "çeşitli işlemlere tabi tutma" kapsamındadır.

Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin sermaye piyasası araçlarına yatırılması, mali sisteme sokulması, başkası adına banka hesabına yatırılması gibi hareketler, meşru yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırma aklama suçunu oluşturacaktır.

5237 sayılı Kanun'un 282. maddesinde düzenlenen suçlar şikayete tabi olmayıp, doğrudan soruşturma yapılır.

 

4.Kara Para Aklama Suçunda Görevli Mahkeme?

Para Aklama suçunda görevli mahkeme ise asliye ceza mahkemeleridir.

 

5. Kara Para Aklama Suçunun Nitelikli Halleri ve Kara Para Aklama Suçunda Etkin Pişmanlık

5237 sayılı Kanun'un 282’nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir.

Anılan düzenlemeler;

"...(3) Bu suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi hâlinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır.

(4) Bu suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır." şeklindedir.

Kara Para Aklama suçunun ilk ağırlaştırıcı nedeni failin sıfatına bağlı olarak karşımıza çıkar. Kara Para Aklama Suçunun failinin kamu görevlisi olması madde metninde ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiştir.

Kamu görevlisi kavramı ise 5237 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinde "...kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” olarak tanımlanmıştır.

Kara Para Aklama suçunun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ise verilecek ceza bir kat artırılacaktır.