Kiracının Eve Zarar Vermesi Nedeniyle Tazminat Davası

 

 

Hor Kullanma Tazminatı Nedir?

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 316. Maddesinde; kiracının kiraladığı yeri özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcu düzenlenmiştir.

TBK'nın 316'ncı maddesinin birinci fikrasında: "Kiracı, kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür."

Kiralananın geri verilmesi başlıklı aynı Kanun'un 334'üncü maddesinde ise "Kiracı, kiralananı ne durumda teslim almışsa kira sözleşmesinin bitiminde o durumda geri vermekle yükümlüdür. Ancak kiracı, sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla kiralananda meydana gelen eskimelerden ve bozulmalardan sorumlu değildir.

Kiracının, sözleşmenin sona ermesi hâlinde, sözleşmeye aykırı kullanmadan doğacak zararları giderme dışında başka bir tazminat ödeyeceğini önceden taahhüt etmesine ilişkin anlaşmalar geçersizdir." hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıdaki hükümlerden de açıkça görüleceği üzere kiracı, kiralananı özenle kullanmak ve tahliye anında ise kiralananı ne şekilde teslim almış ise o şekilde teslimle yükümlüdür.

Ancak dikkat edilmelidir ki kiracı, kiralananın sözleşmeye uygun kullanılmasından doğacak zararlardan sorumlu değildir. Bir diğer deyişle kiracı, kiralananın sözleşmeye uygun olarak kullanılması sırasında kiralananda meydana gelen yıpranma ve eskimelerden sorumlu tutulamaz. Bu ayrım ise somut olaya göre değişmekte olup mutlaka kira hukuku ile ilgilenen ve kira hukuku konusunda uzman bir kira avukatından hukuki destek alınması tavsiye edilmektedir.

 

Kiracının Verdiği Zararlara Karşı Tazminat Davası Açılabilir Mi?

 

Kiracı; kiralamış olduğu ev ya da iş yerine kasıtlı olarak zarar vermesi, kiraladığı evdeki ya da iş yerindeki demirbaşları kırıp yıkması, kiralananı teslim aldığı gibi teslim etmemesi gibi hâllerden doğan hasar bedelinden sorumludur.

Bu hususta sıkça sorulan sorulardan bazıları;

Kiracı mutfak dolabının kırılmasından sorumlu mudur?

Kiracı parkelere verdiği zarardan sorumlu mudur?

Kiracı evdeki demirbaşlara verdiği zararlardan sorumlu mudur?

Kiracıya kırmış olduğu eşyalardan dolayı tazminat davası açılabilir mi?

Kiracı kırmış olduğu camlardan sorumlu mudur?

Yukarıda bazı uyuşmazlık hallerine ilişkin sıkça sorulan sorulara yer verilmiştir. Belirtmek gerekir ki hukukta ispat en önemli husustur. Bu nedenle somut olaya göre kiraya veren kişi her ne kadar tazminat talep edebilecekse de süreçte yapacağı hata ya da delillendirmeler neticesinde hak kaybına uğrayabilmektedir. Bu nedenle kiracıya karşı tazminat davası açmak isteyen mal sahipleri mutlaka kira avukatlarından hukuki destek almalıdır. Aksi halde hak kaybına uğramaları muhtemeldir.

 

Kiracının Verdiği Zararlar Karşısında Ev Sahibinin Yapması Gerekenler

 

Kiraya veren mal sahibi, kiracısının evi kendisine teslim ettiği sırada kiralananı gözden geçirme ve kiracıya taşınmazdaki zararları bildirmesi gerekmektedir. Bu husus TBK'nın 335'inci maddesinde; "Kiraya veren, geri verme sırasında kiralananın durumunu gözden geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve ayıpları ona hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmaz ise kiracı her türlü sorumluluktan kurtulur. Ancak teslim alma sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek olan eksikliklerin ve ayıpların varlığı hâlinde, kiracının sorumluluğu devam eder. Kiraya veren bu tür eksiklikleri ve ayıpları belirlediğinde, kiracıya hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır." hükmü ile düzenlenmiş ve kanunda yer almaktadır.

Kiralananın tahliye edilip anahtarların teslim edilmesi ya da kiralananın, kiraya verenin hâkimiyet alanına girmesinden sonra, kiraya veren, TBK'nın 335'inci maddesine göre zaman kaybetmeden, kiralananda meydana gelen hasarları tespit etmeli ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri yazılı olarak bildirmelidir. Eğer böyle bir tespit yapılıp bildirilmezse kiracı sorumlu olmayacaktır.

Kiraya veren, kiralananı teslim aldıktan sonra zaman geçirmeden, en kısa zamanda kiralanandaki eksikleri tespit ederek yazılı olarak kiracıya bildirmek zorundadır. Bu sürenin tespiti makul süre olarak hakimin takdirindedir.

Kiraya veren, kiralanan tahliye edildikten sonra en kısa zamanda, kiralanandaki eksikliklerin tespitini bizzat kendisi yapabilir ya da bilirkişi marifetiyle mahkemeden delil tespiti talebinde bulunabilir.

Tespit, bizzat kiraya verenin kendisi tarafından yapılmış ise tahliye tarihi ile bu tutanak tarihi arasındaki sürenin makul süre olup olmadığı denetlenmelidir. Kiralanan tahliye edildikten sonra, kiraya veren, delil tespiti için mahkemeye başvurarak kiralananda meydana gelen hor kullanmaktan kaynaklanan zararların kalem kalem tespitini isteyebilir.

Bilirkişilerce, hor kullanmadan kaynaklanan eksiklikler kalem kalem belirlenerek, tespit raporunda belirlenen birim fiyatlarının, tahliye tarihindeki rayice uygun olup olmadığı konusunda denetime elverişli rapor alınır.

Hor kullanım bedeli bilirkişilerce belirlendikten sonra, kullanım süresi ile orantılı olarak yıpranma payı belirlenir ve belirlenen yıpranma bedeli, hor kullanım bedelinden düşülür. Kalan miktar hor kullanma bedelidir.

 

Hor Kullanma Tazminatında Zamanaşımı Süresi

 

Hor kullanma tazminatı TBK'nın 146'ncı maddesi gereğince 10 yıllık zaman aşımına tabidir.

 

Kiracının Verdiği Zararlar Nedeniyle Hor Kullanma Tazminatına İlişkin Yargıtay Kararları

 

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/10297 E., 2016/3797 K.

“Dava, kira ilişkisinden kaynaklanan hor kullanma tazminatının ve mahrum kalınan kira alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davacıya ait dükkanda meydana gelen 7.500,00 TL zarar bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, dava konusu dükkandan davacının mahrum kaldığı 2.310,00 TL kira bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının 01.11.2013 tarihinde kiralanandaki fırıncılık faaliyetine son verdiğini ve kiralananın anahtarını teslim ettiğini, davalının kiralanandaki faaliyetine son vermeden önce kiralananda inşa edilmiş bulunan fırını, fırının tezgâhını yıktığını, sıvalarını söktüğünü, kapı pencerelerini söktüğünü, tavan betonunu deldiğini, sonuç olarak kiralanan binaya zarar verdiğini, müvekkilinin kiralananı kısa sürede kiraya verme olasılığı olmadığını ileri sürerek davalının kiracı olarak bulunduğu dükkanda inşa edilen fırına verdiği zararların tespiti ile tespit edilen zarar bedelinin davalıdan tahsiline, dükkanın yeniden hangi süre içerisinde kiraya verilebileceğinin tespiti ile mahrum kalınan kira bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde, davaya konu işyerinin kiralandığında boş bir dükkan olduğunu, müvekkili tarafından fırın yaptırıldığını, tüm masrafların müvekkili tarafından karşılandığını, yapılan fırının sözleşme bitiminde davacı kiraya verene ait olmasının kararlaştırıldığını, tüm masrafları müvekkili tarafından yapılan fırına müvekkilinin zarar vermediğini, tahliyenin üzerinden geçen 5 aylık sürede kimler tarafından yapıldığı belli olmayan zararlardan müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmayacağını, nitekim tespit edilen eksikliklerin derhal ve yazılı olarak bildirilmesi gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davalı vekilinin hor kullanma tazminatına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Taraflar arasında 01.03.2005 başlangıç tarihli 16 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kiralanın gözden geçirilmesi ve kiracıya bildirme başlıklı 335. maddesinde; "Kiraya veren, geri verme sırasında kiralananın durumunu gözden geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve ayıpları ona hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmazsa, kiracı her türlü sorumluluktan kurtulur. Ancak, teslim alma sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek olan eksikliklerin ve ayıpların varlığı hâlinde, kiracının sorumluluğu devam eder. Kiraya veren, bu tür eksiklikleri ve ayıpları belirlediğinde, kiracıya hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır." şeklinde düzenleme bulunmaktadır.

Davaya konu taşınmazın tahliye edildiğine dair tutanak bulunmamakla birlikte, kiralananın 01.11.2013 tarihinde tahliye edildiği her iki tarafın kabulündedir. Bu durumda taşınmazın tahliye edildiği tarih 01.11.2013 tarihi olarak kabul edilmelidir. Davalı kiraya veren tahliye sonrası taşınmazdaki hasarlar yönünden davacı kiracıya yazılı bildirimde bulunmamış, 18.02.2014 tarihli dava dilekçesi ile kiracının kiralanana inşa edilen fırını, fırın tezgahını yıkarak, sıvalarını kapı pencerelerini sökerek ve çeşitli şekillerde zarar verdiğini belirterek zararının tazminini istemiştir.

Davacı kiraya veren TBK 335 uyarınca kiralananı teslim aldığını bildirdiği 01.11.2013 tarihinden hemen sonra davalı kiracıya yazılı olarak hasar bildirimde bulunmadığından, kiracı hor kullanma tazminat sorumluluğundan kurtulmuştur. Mahkemece bu husus dikkate alınarak davacı kiraya verenin hasar bedeline yönelik talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

 

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/6017 E., 2019/1990 K.

Somut olayda davacı, taşınmazın hor kullanıldığını iddia ederek zararlarının tahsilini talep etmiş, davalı ise, taşınmazı kiralama amacına uygun hale getirmek ve benzin istasyonu olarak kullanabilmek amacıyla birtakım onarım, tamirat ve iyileştirmeler yaptığını ileri sürmüştür.

Dosya kapsamı itibariyle, henüz kiracılık süresi dolmadan kiralanan taşınmaz 07/12/2011 tarihinde davacıya satılmıştır. 28.11.2012 tarihinde de tahliye edilmiştir. Davalı kiracı, kiralanana yaptığı faydalı ve zorunlu giderlerden alınıp götürülmesi mümkün olmayan ve davacı kiraya veren tarafından benimsenenlerin yapıldıkları tarihler itibariyle bedellerini vekaletsiz iş görme hükümlerine göre isteyebilirse de, kira sözleşmesinin başlangıcında yapıldığı kabul edilen zorunlu ve faydalı masrafların satış bedeli içinde kaldığı, taşınmazı satın alan davacının taşınmazı mevcut hali ile görerek aldığı sebepsiz zenginleşmediği anlaşılmakla, davalı taşınmazın hor kullanılmasından sorumludur. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 316. maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı Kanunun 334. maddesi gereğince kiraya konu taşınmazı aldığı hali ile sözleşme sonunda kiraya verene teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı, sözleşmeye uygun olağan kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur. Davalının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimeler olabilirse de; davacı hor kullanmadan kaynaklanan bedeli isteyebilir.

Mahkemece hor kullanma tazminatının hesaplanması amacıyla bilgisine başvurulan bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda, taşınmazda oluşan hasar kalemlerinin her biri için ayrı ayrı olağan kullanımdan mı yoksa hor kullanmadan mı kaynaklandığına ilişkin değerlendirme yapılmadığı gibi hasar kalemleri yönünden kullanımla orantılı olarak yıpranma payı da düşülmemiştir.

O halde mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda mümkün ise mahallinde uzman bilirkişi ya da bilirkişilerce keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, kiralanandaki hasar durumunun ayrıntılı, taraf ve Yargıtay denetime elverişli şekilde tespiti ile hor kullanım ve olağan kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasar ayrımı yapıldıktan sonra kullanım süresi ile orantılı olarak yıpranma payının hesap edilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.

 

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/2970 E., 2018/6299 K.

Davalının hor kullanma tazminatına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; 6098 Sayılı TBK.nun 316. maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı Kanunun 334. maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur. Davacının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimelerin olacağı kuşkusuzdur. Davacı dava dilekçesinde, davalının araçları teslim ederken araçlardaki hasarın tespit edildiğini, sözleşme uyarınca hasarları karşılamak zorunda olduğunu belirtmiştir.

Taraflar arasında imzalanan motosiklet kirasına ilişkin 01.01.2012 başlangıç tarihli 24 ay süreli sözleşmenin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin 8.a maddesinde " motosikletlerin sözleşme sonunda iadeleri sırasında olağan kullanım dışında oluşmuş, mutad olmayan ve keyfiyetten kaynaklanan her türlü hasardan kiracının sorumlu olduğu; motosikletlerin kazasız, hasarsız, temiz ve arızasız aldığı gibi teslim yükümlülüğü olduğu" düzenlemesi bulunmaktadır.

Dosyada mevcut kiraya konu motosiklet teslim tutanaklarının incelenmesinden araçlardaki hasarların ve eksik parçaların tespit edildiği, tutanakların karşılıklı imzalandığı anlaşılmaktadır. Kiraya veren, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2014/37 D.İş sayılı tespit dosyası ile kiralanan motosikletlerde meydana gelen hasar ve işçilik bedelini tespit ettirmiş olup, tespit raporunda; kiralanan motosikletlerde toplam 21.397.26 TL hasar bulunduğu belirtilmiştir.

Yargılama sırasında aynı bilirkişiden alınan ek raporlarda bir kısım motosikletlerdeki zarar ziyanın normal kullanım sonucu meydana geldiği, diğer motosikletlerdeki zarar ziyanın ise aşırı dikkatsiz kullanım sonucu meydana geldiği tespit edilmiştir. Davalının bahsi geçen raporlara itirazı üzerine Mahkemece hükme de esas alınan farklı bir bilirkişiden rapor alınmış, makine mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; dava konusu 18 adet motosikletin tamir bedelinin tespit raporunda belirlendiği üzere 21.397.26.-TL olduğu, tespit tarihi itibariyle uygun fiyatlar olduğu ve normal kullanım süresindeki yıpranmaların amortisman olarak kabul edilerek amortisman bedellerinin hesaplamaya dahil edilmediği belirtilmiştir. Dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarından kullanımla orantılı yıpranma payına ilişkin bedelin ne olduğu anlaşılamamaktadır.

Mahkemece yapılacak iş; dosya içerisinde yer almadığından davacının dava dilekçesinde belirttiği ek kira sözleşmesinin dosyaya sunulması sağlanarak iş bu sözleşmedeki hükümler de dikkate alınmak suretiyle bilirkişi tarafından tespit edilen kalemlerden yıpranma payı olarak düşülen miktarın ne kadar olduğunun Yargıtay denetime elverişli şekilde ek rapor alınarak tespit edilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırma ile hüküm verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Kabule göre de; Dava konusu... plaka sayılı motosikletlerdeki hasarların normal kullanım sonucu meydana geldiği tespit edildiği halde Mahkemece hüküm altına alınan bedele, normal kullanıma ilişkin bedelin dahil edilmesi de doğru olmamıştır.

Davalının icra inkar tazminatına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; İcra ve İflas Kanunu'nun 67/2.maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının alacağını doğrudan mahkemede dava ederek haklı çıkması, alacağın likit ve muayyen olması gerekir. Eğer alacaklı itirazın iptali davasında haklı çıkar ve borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse, istek halinde alacaklı yararına, eğer borçlu haklı çıkar ve dava reddedilirse bu kez alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması koşulu ile yine istek halinde borçlu yararına tazminata hükmedilir.

Yasa ile güdülen amaç borçlu olduğu miktarı bilebilecek durumda olan borçlunun ödeme emri üzerine icra borcunu inkar etmesini önlemek, gerçekte alacaklı olmayan alacaklının da borçluya zarar vermesini engellemektir. Davacı alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde mahkemece 21.397.26.-TL hor kullanma tazminatı bedeli üzerinden de itirazın iptaline karar verilmiştir. Tazminat alacağı likit bir alacak olmadığına göre icra inkar tazminatına hükmedilemez. Bu nedenle mahkemece hor kullanma tazminatına ilişkin icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi de doğru görülmemiştir.

 

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi 2020/10233 E., 2020/7199 K.

Davacının, kiralananın kullanımı neticesinde kiralananda ortaya çıkan hasarların tazmini talebi bakımından; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 335. maddesine göre “Kiraya veren, geri verme sırasında kiralananın durumunu gözden geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve ayıpları ona hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmazsa, kiracı her türlü sorumluluktan kurtulur. Ancak, teslim alma sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek olan eksikliklerin ve ayıpların varlığı hâlinde, kiracının sorumluluğu devam eder. Kiraya veren, bu tür eksiklikleri ve ayıpları belirlediğinde, kiracıya hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır.” Kiracının sorumlu tutulabilmesi, ayıp ve eksikliklerin makul süre (kanun icabı yenilenen kira süresi bitmeden) içinde kiracıya yazılı olarak bildirilmesi koşuluna bağlanmıştır.

Somut olayda; davalı 24.12.2012 tarihinde taşınmazı tahliye etmiş, iş bu dava 05.03.2013 tarihinde açılmış ve davacı tarafça dava açılmadan önce hasarların giderilmesi için kiracıya yazılı bildirim yapıldığına dair delil sunulmamıştır. Davacının talep ettiği hasar kalemleri dikkate alındığında söz konusu hasar kalemlerinin olağan incelemeyle belirlenebilir nitelikte olduğu da anlaşılmakla, kiraya verenin TBK m.335 gereğince makul süre içinde kiracıya yazılı bildirimde bulunma yükümlülüğünü yerine getirdiği söylenemeyeceğinden hor kullanma tazminatı talebinin kabulü doğru görülmemiştir.

Davacının ödenmeyen kira bedeli ve aidat alacakları ile makul süre tazminat talebi bakımından; kural olarak kiracı sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı erken tahliye ettiği takdirde; Türk Borçlar Kanununun 325. maddesine göre tahliye tarihine kadar kira bedelinden, tahliye tarihinden itibaren ise kiralananın aynı şartlarda yeniden kiraya verilebileceği makul süre kira bedelinden sorumludur.

Mahkemece, hukukçu bilirkişi tarafından hazırlanan rapor doğrultusunda makul süre iki ay olarak esas alınmış ise de bilirkişi makul süre tespiti konusunda ehil değildir. Bunun yanı sıra davalı, cevap dilekçesi ile 1000 USD depozito ödediğini belirterek depozito bedelinin davacı kirayaverenin alacağından takas ve mahsubunu istemiştir.

Kira sözleşmesinin özel şartlar bölümünün 13. maddesinde “Kiracı yükümlülüklerinin teminatı olarak 1000 USD depozito ödemiştir. Bu depozito kira süresince mal sahibinde kalacaktır. Kiracı kiralananı boşaltırken yükümlülüklerini yerine getirir. Apartman yönetimine hiçbir borcu olmadığını kanıtlarsa ve kiralananda hiçbir hasar olmaması halinde kendilerinin 1000 USD aynen iade edilecektir. Aksi takdirde apartman giderleri ve binadaki hasarlar onarılacak, 1000 USD yetmediği takdirde tekrar para istenecektir.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre davalı kiracının ödediği 1000 USD depozito bedelinin de mahsubu gerekir. Kural olarak anahtar teslim edilmediği sürece kiralananın kiracının kullanımında olduğunun kabulü gerekir. Kiralananın anahtarının usulüne uygun olarak kiraya verene teslim edilerek tahliye edildiği kiracı tarafından yazılı delillerle ispatlanmalıdır. Yasal anahtar teslimi bizzat anahtarı kiraya verene teslim etmek suretiyle veya notere ya da mahkemeye tevdi mahalli tayini suretiyle yapılır.

Hal böyle olunca mahkemece, uzman bilirkişiden rapor alınarak kiralananın kira sözleşmesindeki şartlarla yeniden kiraya verilebileceği makul süre belirlenip davacı kiraya verenin tahliye tarihine kadar kira bedeli ve aidat borcundan, tahliye tarihinden itibaren ise makul süre kira bedeli ile bu döneme ait aidat borcundan sorumlu olacağı gözetilip, kiracının sorumlu olduğu tespit edilen tutardan da kira sözleşmesinde ödendiği belirtilen 1000 USD depozito bedeli mahsup edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ehil olmayan bilirkişi raporuna göre ve davalının depozito bedeline ilişkin takas ve mahsup talebi değerlendirilmeksizin hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.