Ormanı İşgal ve Ormandan Faydalanma Suçu

 

1. Giriş

 

Ormanı İşgal ve Faydalanma Suçu Madde 93 -

Bu Kanunun 17 nci maddesinde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar, 91 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.

İşgal ve faydalanma suçunun yeniden tarla açmak suretiyle veya yanmış orman sahalarında ya da kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.

Bu maddede tanımlanan suçların konusunu oluşturan, işlenmesinde kullanılan ve işlenmesiyle elde edilen eşya veya mahsul Türk Ceza Kanununun müsadereye ilişkin hükümlerine göre müsadere edilir. Müsadere olunan mahsuller satılarak bedeli Orman Genel Müdürlüğünce irad kaydolunur. Müsadere olunan tesisler ise Orman Genel Müdürlüğünce aynen muhafaza edilebileceği gibi ihtiyaç görüldüğü takdirde ormancılık veya diğer kamu hizmetlerinde kullanılabilir. Aksi takdirde ilgili orman idaresince, yıkılmak suretiyle karar infaz olunur. İdarenin bu husustaki talebi halinde genel zabıta kuvvetleri idareye yardım etmekle mükelleftir.

17 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki yerleri amaç dışı kullananlar ve amaç dışı kullanılmasına izin verenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

Ormanı işgal ve ormandan faydalanma suçu kanun metninden de anlaşılacağı üzere bu suç ancak kasten işlenebilen bir suçtur. Bu halde; binayı veya araziyi kullanan kişilerin bu suçtan dolayı ceza sorumluluğu doğabilmesi için binanın yahut arazinin orman arazisi üzerinde hukuka aykırı olarak yapıldığının ya da arazinin hukuka aykırı olarak işgal edildiğinin bilinmesi gerekmektedir.

Kanunda yapılan değişiklik neticesinde, işgal ve faydalanılan alanın ve yeniden açılan tarlanın yüz ölçümünün beş dekardan fazla olması halinde cezanın artırılacağına ilişkin düzenleme değişiklik sonucunda kaldırılmıştır. Bu sebeple suça konu alanın beş dekardan fazla olması halinde artık bu suç bakımından ağırlaştırıcı neden olmayacak ve ceza artırılmayacaktır.

İşgal ve faydalanma suçu mütemadi yani kesintisiz suçlardandır. Bunun sonucu olarak, işgal ve faydalanma suçu kesintinin oluştuğu tarihte oluşacak yani suç tarihi tutanak tarihi olacaktır. Bu sebeple hukuki kesintiden yani tutanak tarihinden sonrasında devam eden işgal ve faydalanma halinde ise yeni bir işgal ve faydalanma suçu oluşacaktır.

 

2. Ormanı İşgal ve Ormandan Faydalanma Suçunun Maddi Unsurları Nelerdir?

Ormanı işgal ve ormandan faydalanma suçunun maddi unsuru 6831 sayılı kanunun 17. Maddesinde yasak edilen fiilleri işlemek veya izne bağlı işleri izinsiz yapmaktır. Söz konusu işler aşağıdaki şekildedir:

6831 sayılı Kanun Madde 17 -

Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; otlatma planı yapılan alanlarda yıllık otlatma süresi dâhilinde hayvanların planlı otlatılmasını sağlayan, gecelemesini emniyet altına alan ve dağılmalarını engelleyen geçici çevirmeler şeklinde düzenlemeler dışında, her çeşit bina, ağıl ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması, tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.

 

6831 sayılı kanunun 17. maddesinde yasaklanan eylemlere örnek olarak:

-Orman içerisine her çeşit bina, al ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması, önceden yapılanların kullanılması,

-evvelce açılmış yerlerin ekilip işlenmesi,

-orman ağaçlarının aşılanması,

-orman içine yerleştirilmesi (ağaç kovuklarına, mağaralara yerleşmek, uzun süreli çadır kurmak, arı kovanları koymak vb.)

-Orman boşluğunun sürülüp ekilmesi, orman boşluğuna fidan vb. dikilmesi

-orman içine yol yapılması, su yolu yapılması, çeşme yapılması,

-izne bağlı işlerin izinsiz yapılması

-ormanlık alana devamlılık arz eder şekilde toprak atık ve benzeri yatılması

-orman arazisinin etrafının çit veya duvar gibi yapılarla çevrilmesi

İşgal ve faydalanma suçu mütemadi yani kesintisiz suçlardan olup bir kereye mahsus orman alanına çöp, moloz, posa, atık vs. dökmek işgal suçunu oluşturmayacaktır. Bu halde sıklıkla uygulamada görülen orman alanına çadır kurma süreklilik arz etmiyorsa ve yerleşme kastı bulunmuyorsa kısa süreli faydalanma 93. maddede düzenlenen suçu oluşturmayacağından 6831 sayılı yasanın 76/a maddesinde düzenlenen orman alanında izinsiz gecelemek suçunu oluşturacaktır.

 

3. Ormanı İşgal ve Ormandan Faydalanma Eyleminin Gerçekleştiği Yer 2/B Arazisi Olması Halinde Suç Oluşur Mu?

İşgal ve faydalanma eyleminin gerçekleştiği yerin 2/B arazisi olması durumunda; 2/B çalışmalarının ne zaman tamamlandığı ve taşınmazın niteliği belirlenerek sonuca göre eylemin suç olup olmadığı ve suç ise hangi suçu oluşturduğu belirlenecektir.

Şöyle ki; Yargıtay uygulamasına göre, idari işlem niteliğinde olan 2/B çalışmalarının suç tarihinden sonra yapılması, suç kastını ortadan kaldırmayacağından işgal ve faydalanma suçu oluşacaktır. 2/B çalışmalarının suç tarihinden önce tamamlanması halinde ise işgal ve faydalanma suçu oluşmayacaktır. Fakat bu durumda taşınmazın niteliği belirlenerek hakkı olmayan yere tecavüz suçu yönünden değerlendirme yapılması muhtemeldir.

 

4. Ormanı İşgal ve Ormandan Faydalanma Suçunun Manevi Unsuru Nedir?

Ormanı işgal ve ormandan faydalanma suçu kanun metninden de anlaşılacağı üzere bu suç ancak kasten işlenebilen bir suçtur. Bu halde; binayı veya araziyi kullanan kişilerin bu suçtan dolayı ceza sorumluluğu doğabilmesi için binanın yahut arazinin orman arazisi üzerinde hukuka aykırı olarak yapıldığının ya da arazinin hukuka aykırı olarak işgal edildiğinin bilinmesi gerekmektedir.

Özetle ormanı işgal ve faydalanma suçu kasten işlenen suçlardandır. Sanığın suçu bilerek ve isteyerek orman alanını mülk edinme ve sahiplenme iradesi ile hareket etmesi halinde suçun manevi unsuru tamamlanmış olacaktır.

Yargıtay kararlarında da sıklıkla kabul gördüğü üzere, kesinleşmiş orman kadastrosu herkes için bilinmesi gerekmekte ve bağlayıcı olmasından hareketle orman kadastrosu kesinleşen yerler bakımından sanığın, ormanı işgal ve ormandan faydalanma suçundan kastının olmadığı söylenemez. Buradan hareketle kadastro çalışmaları sonucunda sanık adına veya 2B vasfı ile hazine adına tesis edilmesi de sanığın suç kastını ortadan kaldırmayacaktır. Bu nedenle suç tarihi itibariyle orman olarak belirlenen ve kabul edilen yerlerde suç tarihinden sonra yapılan kadastro çalışmaları ve 6831 sayılı yasanın 2B maddesine göre idari nitelikteki işlemler sanığın suç kastını ortadan kaldırmayacaktır.

 

5. Ormanı İşgal ve Ormandan Faydalanma Suçunda Suça Etki Eden, Ormanı İşgal ve Ormandan Faydalanma Suçunun Ağırlaştırıcı Halleri Nelerdir?

6831 sayılı Kanun’un 93/2 maddesinde ormanı işgal ve ormandan faydalanma suçunun ağırlaştırıcı halleri düzenlenmiştir. Ormanı işgal ve ormandan faydalanma suçunun ağırlaştırıcı halleri şunlardır:

1.İşgal ve faydalanma suçunun yeniden tarla açmak amacıyla işlenmesi,

2.İşgal ve faydalanma suçunun yanmış orman sahalarında işlenmesi,

3.İşgal ve faydalanma suçunun kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde işlenmesi,

Söz konusu ormanı işgal ve ormandan faydalanma suçunun ağırlaştırıcı halleridir.

 

6. Ormanı İşgal ve Ormandan Faydalanma Suçu ile ilgili Yargıtay Kararları

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2015/572 K. 2015/312 T. 13.10.2015

“…1) Bu Kanunun 17’nci maddesinde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar, 91’inci madde hükümleri saklı kalmak üzere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.

2) İşgal ve faydalanma suçunun yeniden tarla açmak suretiyle veya yanmış orman sahalarında ya da kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır” şeklinde değiştirilmiştir.

Devlet ormanını işgal ve faydalanma suçunun oluşabilmesi için, suça konu yerin orman niteliğinde olması ve failin de bu yerin orman olduğunu bilmesi gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Suç konusu yere tecavüz edildiğine ilişkin olarak köy muhtarınca yapılan ihbar üzerine, sanık ... ile ... ...'ın devlet ormanını birlikte sürdükleri ve ...'in mısır ektiği anlaşılan somut olayda; köy muhtarınca Samsun Valiliğine verilen dilekçede sanık ...'un da isminin belirtilmesi, Samsun İl İdare Kurulu Müdürlüğünün kararında işgal ve faydalanmaya konu yerin bugüne kadar hiç sürülüp ekilmediğinin, ilk defa sanık ... ve ... tarafından bir iki ay önce sürülüp mısır ekildiğinin ifade edilmesi, ... Köyünün orman içi köy olup, suça konu yerin de dört tarafı ormanla çevrili açıklık niteliğinde olması, sanığın yaşı, ... Köyü nüfusuna kayıtlı olup aynı köyde ikamet etmesi hususları birlikte gözetildiğinde, suç konusu yerin orman olduğunu bildiğinin kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla; Özel Daire bozma kararı yerinde olup yerel mahkeme direnme hükmünün, 6831 sayılı Kanuna aykırı şekilde devlet ormanını işgal ve faydalanma suçunu işlediği sabit olan sanığın mahkûmiyeti yerine suç kastının bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.”

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2007/148 K. 2007/176 T. 17.7.2007

“…Yola bitişik olan suça konu yerin, 1989 yılında yapılan kesinleşmiş kadastro çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle tapulama dışı (tepe) bırakıldığı, bölgede orman kadastrosu gerçekleştirilmediği, çevresinde meşe ağaçları ve ormanın mevcut olduğu, amenajman planı, meşcere tipleri haritasına göre iskan alanına sınır bozuk meşe ormanlık alanı olarak gösterilen yer içinde kaldığı, bitki örtüsü, toprak yapısı, mülkiyet hava fotoğrafı, memleket haritası ve meşcere haritasındaki durumu ve çevresiyle bütünlük oluşturması göz önünde bulundurulduğunda orman sayılan yerlerden olduğu, bu alanda orman örtüsüne zarar verilmediği ve toprağın işlenmediği, sadece suça konu fidanların dikildiği, burasının muhafaza ormanı, yanık saha, gençleştirme sahası veya ağaçlandırma sahası da olmadığı anlaşılmaktadır.

Yine, keşifte dinlenilen yerel bilirkişilerin beyanlarından köylülerin fiilen burayı mera olarak kullandıkları saptanmıştır. 71 yaşında emekli bir kişi olan, 100 dönümü aşkın arazisi, traktörü, büyükbaş hayvanları bulunan ve maddi durumunun iyi olduğu, dolayısıyla orman alanını sahiplenmeye ihtiyacı da olmadığı belirlenen sanığın, oturduğu köyün merası olarak kullanıldığını bildiği yere, sahip olduğu fazla fidanları dikmesi biçiminde gerçekleşen olayda, ormanı işgal ve faydalanma kastı ile hareket ettiği söylenemeyeceğinden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının suçun manevi öğesinin oluştuğuna yönelik itirazının reddine karar verilmelidir.”

 

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. CD., E. 2017/1596 K. 2018/1296 T. 8.5.2018

“…Sanığın, A1 Köyü 1639 parsel sayılı taşınmazın bitişiğinde bulunan ve orman kadastrosu sınırları içerisinde kalan, 7300.183 m2. büyüklüğünde alanı, tarımsal amaçlı kullanmak suretiyle işgal ederek faydalandığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla maddi olgular olarak sabittir.

Sanık, aşamalardaki savunmalarında, suça konu yeri 1976 yılında 30 dönüm olarak satın aldığını, 30 dönüm olarak satın aldığı yer haricinde başka bir yeri kullanmadığını, 1980 yılında orman kadastrosu işlemlerinin yapıldığı sırada 30 dönümlük yerin 9 dönümünün orman arazisi olarak tespit edildiğini ve suça konu yerin orman arazisi olduğunu bilmediğini beyan etmiş ise de; suça konu yerde orman kadastrosunun 1970 yılında yapılıp kesinleşmesi ile sanığın suça konu yeri orman kadastrosu yapılmasından sonra 1976 yılında satış senedi ile satın alması, yine orman kadastrosu yapılmasından sonra Gelibolu Kadastro Mahkemesinin 1987/21 E., 1996/21 K. sayılı hükmü ile sanığa ait suç konusu olmayan arazinin hükmen tescilinin 1998 yılında yapılması, dava dosyası içerisinde yer alan 6831 sayılı Kanunun 82/4. maddesine göre aksi ispatlanıncaya kadar geçerli olan 11/04/2016 tarihli ve 815 varak nolu suç tutanağı ile 12/12/2016 tarihli bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde suça konu yerin kesinleşmiş orman sınırları içerisinde kaldığı, suça konu yerde tasarrufta bulunularak suça konu yerin sahiplenildiği, suça konu yerde işgal ve faydalanmaya devam edildiğinin anlaşılması karşısında sanığın samimi görülmeyen savunmalarına itibar edilmemiş ve maddi olayın sübut şekli yukarıda anlatıldığı şekilde kabul edilmiştir.

Diğer taraftan, orman mühendisi ve fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda belirtilen bilimsel ve teknik bulgulara göre, kesinleşmiş orman kadastrosuna göre suça konu yerin orman sayılan yerlerden olması ile orman kadastrosu yapılan yerlerde bir yerin orman olduğunun herkes tarafından bilinmesi, suça konu yerin sanık tarafından sahiplenilerek fiilen kullanılması ve suça konu yerin satış senedi ile sanığa intikal etmesinin sanığın suç kastını ortadan kaldırmaması birlikte değerlendirilerek sanığın yüklenen suçu işleme kastı ile hareket ettiği kabul edilmiştir.

Ayrıca, ormanı işgal ederek faydalanma suçunun mütemadi bir suç olması nedeniyle hukuki kesinti oluşana kadar gerçekleştirilen eylemin tek suç oluşturması dikkate alınarak suç tarihi olarak suç tutanağı tarihi olan 02/03/2016 tarihi kabul edilmiştir. Bu itibarla, yukarıda belirtilen hususlar ile orman mühendisi ve fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda belirtilen açma tarihine göre açma suçu ile ilgili dava zamanaşımı süresinin sona ermiş olması, dolayısıyla, suça konu yerin eski açma sahası olması ile sanığın işgal eylemi sırasında herhangi bir herhangi bir orman örtüsünün tahrip edilmediğinin dosya kapsamından anlaşılması karşısında sanığa yüklenen eylemin kesinleşen orman kadastrosu sınırları içerisinde ormanı işgal ederek faydalanma suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir.”

 

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. CD., E. 2017/1153 K. 2018/1291 T. 8.5.2018

“…Sanığın, Mumcular Orman İşletme Şefliği 31 nolu bölme içerisinde 2941,09 m2 olarak tek parça halinde ve 32 nolu bölme içerisinde ise 1851 m2 ile 204 m2 olmak üzere iki parça halinde kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde kalan alanı tarımsal amaçlı kullanmak suretiyle işgal ederek faydalandığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla maddi olgular olarak sabittir.

Sanık, aşamalardaki savunmalarında, suça konu yerin ninesinden miras kaldığını, tapusunu almak için kardeşine vekaletname verdiğini ve kardeşinin başvuruda bulunduğunu beyan etmiş ise de; dava dosyası içerisinde yer alan 6831 sayılı Kanunun 82/4. maddesine göre aksi ispatlanıncaya kadar geçerli olan 11/04/2016 tarihli ve 815 varak nolu suç tutanağı ile 12/12/2016 tarihli bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde suça konu yerlerin kesinleşmiş orman sınırları içerisinde kaldığı, suça konu yerlerde tasarruflarda bulunularak suça konu yerlerin sahiplenildiği ve suça konu yerlerde işgal ve faydalanmaya devam edildiğinin anlaşılması karşısında sanığın samimi görülmeyen savunmalarına itibar edilmemiş ve maddi olayın sübut şekli yukarıda anlatıldığı şekilde kabul edilmiştir.

Diğer taraftan, orman mühendisi ve fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda belirtilen bilimsel ve teknik bulgulara göre, kesinleşmiş orman kadastrosuna göre suça konu yerlerin orman sayılan yerlerden olması ile orman kadastrosu yapılan yerlerde bir yerin orman olduğunun herkes tarafından bilinmesi, suça konu yerlerin sanık tarafından sahiplenilerek fiilen kullanılması ve suça konu yerin miras yolu ile sanığa intikal etmesinin sanığın suç kastını ortadan kaldırmaması birlikte değerlendirilerek sanığın yüklenen suçu işleme kastı ile hareket ettiği kabul edilmiştir.

Ayrıca, sanığın suça konu yerleri aynı tarihte mi, yoksa farklı tarihlerde mi açarak kullanmaya başladığı hususunun tam olarak belirlenememesi nedeniyle maddi ceza hukukunun sübut konusundaki temel ilkelerinden olan "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereğince aynı tarihte, aynı kasıtla açarak kullanmaya başladığı hususunun kabul edilmesinin zorunluluk arz etmesi ile orman mühendisi ve fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda belirtilen bilimsel ve teknik bulgular ile bilirkişi raporu ekindeki belgelere göre, suça konu yerlerin, aynı mevkide, birbirlerine sonradan birleştirilmesi mümkün olacak yakınlıkta olması ve ormanı işgal ederek faydalanma suçunun mütemadi bir suç olması nedeniyle hukuki kesinti oluşana kadar gerçekleştirilen eylemin tek suç oluşturması birlikte değerlendirilerek sanığın eyleminin tek bir ormanı işgal ederek faydalanma suçunu oluşturduğu kabul edilmiş ve suç tarihi olarak da suç tutanağı tarihi olan 11/04/2016 tarihi kabul edilmiştir. Bu itibarla, yukarıda belirtilen hususlar ile orman mühendisi ve fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda belirtilen açma tarihine göre açma suçu ile ilgili dava zamanaşımı süresinin sona ermiş olması, dolayısıyla, suça konu yerlerin eski açma sahası olması ve sanığın işgal eylemi sırasında herhangi bir ağaç ile ağaççık kesilmediğinin ve orman örtüsünün tahrip edilmediğinin dosya kapsamından anlaşılması karşısında sanığa yüklenen eylemin kesinleşen orman kadastrosu sınırları içerisinde ormanı işgal ederek faydalanma suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir.”