Vasiyetname, miras bırakanın son istek ve arzuları ile mirasının paylaşım esaslarını belirleyen yazılı belge veya sözlü beyandır. Vasiyetname, resmi memur huzururunda yapılabileceği gibi miras bırakanın kendi el yazısı ile veya koşulları varsa sözlü beyan yolu ile de geçerli bir şekilde yapılabilir.
Vasiyetnamenin iptali davaları, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına giren ve miras hukukunun ilgilendiren önemli davalardandır. Vasiyetname ve vasiyetnamenin iptali ile ilgili davalarda, miras bırakan tarafından hazırlanmış olan vasiyetname mahkeme kararı ile iptal edilebilmekte ve vasiyetnamenin iptali neticesinde vasiyetnameye bağlanmış olan ölüme bağlı tasarrufların sonuçları ortadan kaldırılmaktadır.
"Miras bırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde, malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle tasarrufta bulunabilir.
Miras bırakanın üzerinde tasarruf etmediği kısım yasal mirasçılarına kalır."
"Vasiyet, resmî şekilde veya miras bırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak yapılabilir."
"Resmi vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmi memur tarafından düzenlenir.
Resmi memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir."
"Miras bırakan, arzularını resmi memura bildirir. Bunun üzerine memur, vasiyetnameyi yazar veya yazdırır ve okuması için miras bırakana verir.
Vasiyetname, miras bırakan tarafından okunup imzalanır.
Memur, vasiyetnameyi tarih koyarak imzalar"
"Vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan hemen sonra miras bırakan, vasiyetnameyi okuduğunu, bunun son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan eder.
Tanıklar, bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve miras bırakanı tasarrufa ehil gördüklerini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar.
Vasiyetname içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu değildir."
"Miras bırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine miras bırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder.
Bu durumda tanıklar, hem miras bırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından miras bırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar."
"El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar miras bırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur.
El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hâkimine veya yetkili memura bırakılabilir."
"Miras bırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmi veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir.
Bunun için miras bırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler.
Resmi vasiyetname düzenlenmesinde okuryazar olma koşulu dışında, tanıklara ilişkin yasaklar, sözlü vasiyetteki tanıklar için de geçerlidir."
"Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir.
1. Tasarruf miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,
2. Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,
3. Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlâka aykırı ise,
4. Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa."
"İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir.
Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilir.
İptal davası, ölüme bağlı tasarrufla kendilerine, eşlerine veya hısımlarına kazandırma yapılanların tasarrufun düzenlenmesine katılmalarının yol açtığı sakatlığa dayandığı takdirde tasarrufun tamamı değil, yalnız bu kazandırmalar iptal edilir."
"İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendi- sinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve herhâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyi niyetli davalılara karşı on yıl, iyi niyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.
Hükümsüzlük, def'i yoluyla her zaman ileri sürülebilir."
Vasiyetname, miras bırakan tarafından tek taraflı olarak yapılan ölüme bağlı bir tasarruftur. Tek taraflı hukuki işlem olan vasiyetname miras bırakanın tek taraflı irade beyanıyla gerçekleşmekte ve miras bırakanın ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğurmaktadır. Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve on beş yaşını doldurmuş olmak gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nda vasiyetnamelerin, resmi şekilde veya miras bırakanın el yazısı ile veyahut sözlü olarak yapılabileceği düzenlenmiştir.
Resmi vasiyetname, isminden de anlaşılacağı üzere, resmi memur tarafından düzenlenen vasiyetname türüdür. Kanuni düzenlemede resmi memurun bu vasiyetnameyi iki tanık huzurunda düzenlemesi şekil şartı olarak öngörülmüştür. Resmi memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş bir diğer görevli olabilmektedir.
Resmi vasiyetnamenin iki tanık huzurunda resmi memur tarafından düzenlenmesi bir ispat şartı değil, geçerlilik şartıdır. Burada resmi memur tarafından gerçekleştirilecek işlem onama olmayıp kanun maddesinin lafzında da ifade edildiği gibi baştan sona bir “düzenleme” şeklinde olmalıdır. Bu kapsamda miras bırakan son arzularını resmi memura bildirir ve memur da vasiyetnameyi yazar veya yazdırır ve okuması için miras bırakana verir. Vasiyetname miras bırakan tarafından okunup imzalanır. Memur da vasiyetnameye tarih koyarak imza atar.
Vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan sonra miras bırakan, vasiyetnameyi okuduğunu ve bunun kendisinin son arzuları olduğunu memur huzurunda iki tanığa beyan eder. Tanıklar da bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve miras bırakanı tasarrufa ehil gördüklerini vasiyetnameye yazarak altına imza atarlar. Vasiyetname içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu değildir.
Miras bırakan vasiyetnameyi okuyamaz veya imzalayamaz durumda olur ise memur vasiyetnameyi iki tanığın huzurunda okur ve bunun üzerine miras bırakan kendisine okunan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini tanıklar huzurunda beyan eder. Bu durumda da yine tanıklar hem miras bırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini, hem de vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından miras bırakana okunduğunu ve miras bırakanın son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altına imza atarlar.
Bu noktada belirtmek gerekir ki fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, miras bırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, resmi vasiyetname düzenlenmesine memur veya tanık sıfatıyla katılamazlar.
El yazılı vasiyetname, yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar tamamen miras bırakanın el yazısı ile yazılmış ve imzalanmış olan vasiyetname türü olup belirtilen özellikler bu vasiyetname türünün de şekil şartını oluşturmaktadır.
Kanun koyucu tarafından el yazılı vasiyetnamenin saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hakimine veya yetkili memura bırakılabileceği düzenlenmiştir. Bu noktada vurgulamak gerekir ki kanun koyucunun tercih ettiği “bırakılabilir” ifadesi el yazılı vasiyetnamenin bırakılmasını miras bırakanın arzusuna bırakmış olduğunu göstermekle bu husus bir geçerlilik şartı veya iptal sebebi değildir.
Sözlü vasiyetname, resmi ve el yazılı vasiyetnameden farklı olarak ancak istisnai durumlarda başvurulan bir vasiyetname türüdür. Sözlü vasiyetnameye başvurulabilmesi için miras bırakanın yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar sebebiyle resmi veya el yazılı vasiyetname yapamaması durumlarında başvurulabilecek bir vasiyetname türü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sözlü vasiyetnamenin akdedilme şekli, miras bırakanın son arzularını iki tanığa anlatması ve onlara bu beyanlarına uygun bir vasiyetname yazma veya yazdırma görevi yüklenmesiyle gerçekleşmektedir. Resmi vasiyetnameler için öngörülen tanıklıkla ilgili yasaklar okur yazarlık haricinde sözlü vasiyetnamenin düzenlenmesinde de geçelidir. Miras bırakan tarafından görevlendirilen tanıklardan biri, kendilerine beyan edilen son arzuları, yer, yıl, ay ve günü de belirterek yazıya döker ve bu belgeyi imzalayarak sonrasında diğer tanığa imzalatır. İmzalanan belgeyi iki tanık birlikte vakit geçirmeksizin bir sulh veya asliye mahkemesine vererek sözlü vasiyette bulunan miras bırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini, onun son arzularını olağanüstü bir durum içerisinde kendilerine anlattığını hâkime beyan ederler. Bu noktada tanıkların kendileri bir belge düzenlemek yerine doğrudan mahkemeye başvurup yukarıdaki hususları beyan etmek suretiyle tutanağa geçirtebilmeleri de mümkündür.
Vasiyetnamenin iptal sebepleri, kanunda sınırlı sayıda belirtilmiştir. Vasiyetnamenin iptali davasının açılabilmesi için gerekli olan iptal sebepleri aşağıdaki şekildedir:
Türk Medeni Kanunu’nun 557. maddesinde sayılan sınırlı sebeplerin bulunması halinde vasiyetnamenin iptali gerekir. Bu sebepler dışında kalan durumlara dayanılarak ölüme bağlı tasarrufun iptali istenilemez. Ölüme bağlı tasarrufun ifasının mümkün olmaması, vasiyet konusunun vasiyetçiye ait olmaması ise bir iptal sebebi oluşturmaz. Vasiyetnamenin ifa imkansızlığının vasiyetnamenin yerine getirilmesine yönelik olarak açılacak olan davada değerlendirilebilecektir.
Vasiyetnamenin iptali davalarının, çekişmesiz yargı işi olmadığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri'nce görülerek karara bağlanması gerektiği açıktır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 11/1-a maddesi uyarınca vasiyetnamenin iptali davalarında, miras bırakın son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir.
Söz konusu yetki kuralının kesin yetki kuralı olmasının doğal sonucu, yetki itirazının taraflarca ileri sürülmemiş olsa bile mahkemece yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınmaktadır.
Bu nedenle, Asliye Hukuk Mahkemesince, vasiyetnamenin iptali davasında öncelikli olarak vasiyetçinin ölmeden önceki son yerleşim yeri belirlenmeli ve bu kapsamda yetki olup olmadığı belirlenmelidir.
Vasiyetnamenin iptali davası, vasiyetnamenin iptali ile hak sahibi olabilecek mirasçı veya vasiyet alacaklıları tarafından açılabilir.
Bu nedenle, vasiyetnamenin iptali davalarının art mirasçılar tarafından açılması mümkün değildir.
Diğer taraftan, mirasçı ya da vasiyet alacaklısı sıfatı bulunmayan ancak vasiyetnamenin iptali ile hak sahibi haline gelebilecek mirasçılardan alacaklı bulunan kişilerin de vasiyetnamenin iptali davasında aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı kabul edilmelidir.
Vasiyetnamenin iptali davalarında, vasiyetnamede hak sahibi olduğu gösterilenlerle atanmış mirasçılar aleyhine açılması gerekir.
Vasiyetnamenin iptali davasının hasımsız olarak açılması halinde ıslah dilekçesi vermek suretiyle dahi vasiyetnamede hak sahibi olanların davaya dâhil edilerek yargılamaya devam edilemez. Ancak, eksik hasımla açılan davalarda, eksik hasmın davaya dâhil edilmesi suretiyle yargılamaya devam edilmesinin mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Bu tür davalarda vasiyetname ile alacaklı hale gelen davalılar aleyhine bir hak ortadan kaldırılarak bu hakkında davacılara devredilmesi talep edildiğin- den, davanın çekişmesiz yargı işi olarak kabulü mümkün değildir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmaması halinde çekişmeli yargıya ilişkin davalarda da, yazılı yargılama usulünün uygulanması gerektiğinden, vasiyetnamenin iptali davalarında da yazılı yargılama usulünün uygulanacağı kuşkusuzdur.
Vasiyetnamenin Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından açılıp okunarak bu kararın tebliğinden itibaren 1 ve her halde vasiyetnamenin açılıp okunduğu tarihten itibaren 10 yıllık süre içerisinde vasiyetnamenin iptali davası açılmadığı takdirde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerekecektir.
Burada düzenlenen sürenin hak düşürücü süre olması nedeniyle mahkemece re'sen nazara alınması gerektiği açıktır.
Vasiyetnamenin iptali davası, bozucu yenilik doğuran bir davadır ve geçmişe etkili sonuç doğurur. İptal davası dava açmayan kişiler için hüküm doğurmaz ve sadece davanın taraflarını bağlar.
Vasiyetnamenin iptali davalarında en önemli deliller vasiyetname ve bu vasiyetnamenin açılıp okunmasına karar verilen Sulh Hukuk Mahkemesi dosyası ile mirasçılık belgesi ve iptal sebebine göre değişebilecek diğer delillerdir. Bu deliller getirtilmeden açılacak davaların sonuçlandırılması mümkün olmadığından, bu türden delillerin mahkemece celp edilmesi uygun olacaktır.
Vasiyetnamenin iptali davalarında davacı taraf, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 557. maddesinde gösterilen iptal sebeplerinden en az bir tanesinin gerçekleştiğini kanıtlamak durumundadır. Bu kapsamda vasiyetnamenin iptalini talep eden davacı taraf, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 502, 503 ve 504. maddelerinde gösterilen şartların oluşmadığı iddiasına dayanabileceği gibi aynı Kanun'un 531 ve devamı maddelerinde düzenlenen vasiyetnamenin düzenlenmesinde uyulması gerekli şekil şartlarına aykırılık iddiasına da dayanabilir.
Vasiyetnamenin iptali davalarında murisin iradesinin tam olarak gerçekleşmesinin sağlanması esas olduğundan bu amacın sağlanmasına yönelik delillerin toplanması zorunludur. Bu iradenin oluşumunda fesada uğra- dan bu konularda tanık dinlenmesi de mümkündür. Diğer taraftan, özellik le irade sakatlığı hallerinde Adli Tıp Kurumu'ndan alınacak raporlar da son derece önemlidir. Bu nedenle, davacının vasiyetname düzenleyen miras bırakanın vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte fiil ehliyetinin bulunmadığı iddiasının değerlendirilebilmesi için miras bırakanın tüm sağlık kayıtlarının delil olarak toplanması, hatta tanıkların da dinlenmesi ve Adli Tıp Kurumu'ndan bu deliller çerçevesinde bir rapor alınması yerinde olacaktır.
Diğer taraftan; vasiyetnamenin iptaline ilişkin karar verilirken iptaline karar verilen vasiyetnamenin künyesinin açıkça kararda gösterilmesi, özellikle vasiyetnamenin bir bölümün iptaline karar verilmesi halinde iptal edilen kısmın infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm fıkrasında gösterilmesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi gereğidir.
Ayrıca, vasiyetnamenin iptali davalarında, genellikle iptal isteminin yanında terditli olarak tenkis talebinin de bulunması halinde vasiyetnamenin iptali isteminin reddi halinde terditli olarak talep edilen tenkis talebiyle ilgili de inceleme ve araştırma yapılarak karar verilmelidir. Ancak, asıl talep olan vasiyetnamenin iptali hakkında karar verilmeden tenkis istemi hakkında karar verilemeyeceği de unutulmamalıdır.
Son olarak, vasiyetnamenin iptaline ilişkin kararlar geçmişe yönelik hüküm ve sonuç doğuracağından, iptale karar verilmesi halinde iptal edilen kısma münhasıran vasiyetname hiç yapılmamış sayılacak, tüm mesele bu kabul doğrultusunda çözüme kavuşturulacaktır.