Zina (TMK. m. 161), 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun düzenlediği özel boşanma sebeplerindendir. Zina mutlak boşanma sebeplerinden biridir. Bu nedenle zina nedeniyle boşanma kararı verildiği takdirde boşanmanın hukuki ve mali sonuçları diğer boşanma nedenlerine göre boşanma kararının hukuki ve mali sonuçlarından farklı olmaktadır.
Zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için mutlaka cinsel ilişki koşulu gereklidir. Bu bakımdan zina nedeniyle boşanma davasında taraflardan birinin cinsel ilişkiye girmek koşulu ile eşini aldatması gerekmekte olup bu noktada her aldatmanın; yani mesajlaşarak eşi aldatmak, telefonda bir başkasıyla konuşarak eşi aldatmak, diğer eşin başka biriyle samimi görüntülerinin olması yahut cinsel ilişkinin gerçekleşmediği herhangi bir aldatma nedeniyle zinaya dayanarak boşanma davası açılamamaktadır. Bahsettiğimiz bu hallerin varlığında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak boşanma davası açılacak ve kusur bakımından bu hususlar elbette önem arz edecektir. Ancak evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak açılan boşanma davalarının hukuki ve mali sonuçları, zina nedeniyle açılan boşanma davalarına göre daha hafif kalmaktadır.
Nitekim zina nedeniyle boşanma davası kanunda sayılan özel boşanma sebeplerinden olup mutlak bir boşanma nedenidir.
Zina, 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun düzenlediği mutlak boşanma sebeplerindendir.
Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun 161. Maddesi şu şekildedir:
“Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
Zina, yalnızda Türk Hukuku bakımından değil evrensel olarak kabul görmüş bir boşanma sebebidir. Zina, tarafların devam eden evlilik birliğine karşı yapılmış en büyük sadakatsizliklerden biri olarak kabul görerek yalnızca günümüz hukuk kuralları değil hemen hemen her devirdeki hukuk kurallarına göre özel bir boşanma sebebi olarak kabul görmüştür.
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun. 161. Maddesinin f. I hükmüne göre; “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir." Ancak yasada zinadan hangi hareketin kastedildiği tam anlamıyla açıklanmamıştır.
Zina, uygulamada ve doktrinde şu şekilde tanımlanmıştır: Evli bir kişinin, eşinden bir başkasıyla cinsel münasebetlerde bulunmasıdır.
Cinsel sadakat, evlenmenin hukuki bir sonucu olarak eşler arasında evlilik birliği kurulması sonucunda eşler için doğan yükümlülüklerinden biridir. Belki de evlilik birliği içerisindeki yükümlülüklerden en önemlisidir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun m. 161 f. I hükmüne göre "Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir." Şeklinde olup söz konusu boşanma davası mutlak bir boşanma nedeni olduğundan zina nedeniyle boşanmaya karar verildiği takdirde aleyhe hüküm verilen eş için hukuki ve mali sonuçları çok daha ağır olmaktadır.
Zina sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için aşağıdaki koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. Buna göre zina nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için:
Zinanın varlığı için davanın tarafları arasında hukuken kurulmuş bir evlilik ilişkisinin bulunması gerekir. Bilindiği üzere TMK. m. 185 f. I hükmüne göre ancak evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Evlenmenin şekli şartları bakımından evlendirme memuru, evlenme töreninde evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorar. Tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Bu noktadan sonra evlilik birliği kurulmuş olacağından tarafların evlilik birliği içerisindeki yükümlülükleri de hukuken doğmuş olur.
Zinanın objektif unsuru eşlerden birinin eşinden başka bir insanla cinsel ilişkide bulunmasıdır. Davalının bir başka insanla cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmalıdır.
Yargıtay uygulamasında cinsel ilişki evli olan/en az biri evli olan aynı cinsten kişiler arasında gerçekleşirse zina sayılmaz şeklindeydi ancak bu durum daha sonraki içtihatlarda değişerek aynı cinsten kişiler arasında gerçekleşen cinsel ilişkinin de zina sayılacağına kanaat getirildi.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun m. 161 f. I hükmünde zinadan neyin kastedildiği açıklanmamıştır. Dolayısıyla hüküm içi boşluğun varlığından söz edilebilir. Hüküm içi boşluk son Yargıtay kararına göre zina, eşi dışında karşı ya da aynı cinsten başka birisi ile istenerek gerçekleştirilen cinsel ilişki olarak değerlendirilerek doldurulmuştur.
Zina eylemi yalnızca karşı taraflar arasında olmak zorunda da değildir. Nitekim uygulamada ve yüksek mahkeme kararlarınca erkek erkeğe gerçekleşen cinsel ilişki de zina sayılarak zina nedeniyle boşanma davasına ilişkin içtihatlara konu olmuş ve boşanma davasında tarafların zina sebebiyle boşanmalarına karar verilmiştir.
Bu nedenle önemle belirtmek gerekir ki zina eylemi yönünden cinsel ilişkide bulunulan kişilerin cinsiyetinin bir önem arz etmemektedir.
Zina hususu; fotoğraflar, bilgisayar çıktıları ve tanık beyanlarıyla ispatlanabilir. Fiilen başkasıyla karı koca hayatı yaşama zina sebebiyle boşanma kararı verilmesi için yeterlidir. Ortak konutta yakalanmış olma zina sebebine dayalı boşanma davasının kabulünü gerektirir.
Zina eylemini gerçekleştirenin ayırt etme gücüne sahip olduğu yolunda bir karine vardır. Karinenin aksini savunan iddiasını kanıtlamak zorundadır. Zina eyleminin anlamını kısmen anladığı hâlde bu eylemi gerçekleştiren kusurlu sayılır.
Zina sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için zina eden eşin aynı ya da karşı cinsten bir kimseyle bilerek ve isteyerek cinsel ilişki yaşaması gerekir.
Zina sebebiyle boşanma (TMK md. 161) davasında davaya hakkı olan kadın veya kocanın,
Zina sebebiyle boşanma (TMK md. 161) davasında yer alan süreler hak düşürücü süre olduğundan hâkim tarafından kendiliğinden dikkate alınmalıdır.
Zina sebebiyle boşanma davalarında dava hakkının iki hâlde dava açma hakkının ortadan kalktığını görmekteyiz. Bu durumlar hak düşürücü süre ve af şeklindedir. Af olgusu, somut olay ve durumlara göre özellik arz etmekte olup hangi olayların af olarak nitelendirilebileceği hususunda mutlaka boşanma hukukunda uzmanlaşmış boşanma avukatlarında danışılmasında büyük bir fayda olacaktır.
“Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.”
“Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”