KAPAT
Aile ve Boşanma Hukuku | Hikmet Şengül Hukuk Bürosu

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’nun 50. maddesi uyarınca Türkiye’de sadece özel hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin ve mahkemelerce verilmiş yabancı kararların tanınması mümkündür. Buna ek olarak bir yabancı mahkeme kararı, sadece Türk mahkemelerince Türkiye’de tanınmasına hükmedilmesiyle kesin hüküm etkisine sahip olabilmektedir.

Nüfus Hizmetleri Kanunu madde 27/A ile yapılan değişiklik bu anlamda Türk hukukunda önemli bir yenilik getirmiştir. Söz konusu değişiklik kapsamında hem yabancı boşanma kararları ile evliliği sona erdiren diğer kararların Türk mahkemelerince verilecek bir tanıma kararına ihtiyaç duyulmaksızın doğrudan tescili yolu açılmış hem de bir mahkemenin müdahalesi olmaksızın gerçekleştirilen idari boşanma kararlarının sonuç doğurması sağlanmıştır

Evlilik, insanların birlikte yaşadıkları, sorumlulukları paylaştıkları ve birbirlerine destek oldukları özel bir birlikteliktir. Ancak bazen, evlilik birliği sona erer ve bu durumda eşler arasında maddi destek ihtiyacı doğabilir. Türk Medeni Kanunu (TMK), evlilik birliğinin sona ermesi durumunda maddi desteğin sağlanması için nafaka hakkını düzenlemektedir.

Nafaka, bir kişinin kendi imkanlarıyla geçimini sağlayamadığı durumlarda, diğer eş veya kişi tarafından ödenen maddi destektir. Bu destek, evlilik birliğinin sona ermesiyle ortaya çıkan ekonomik dengesizliği dengelemeyi amaçlar.

Türk Medeni Kanunu'na (TMK) göre nafaka, bir kişinin kendi imkanlarıyla geçimini sağlayamadığı durumlarda, geçimini sağlayacak kişiye ödenen maddi destektir. Nafaka, genellikle boşanma veya ayrılık durumlarında, eşlerden birinin diğerine maddi destek sağlaması amacıyla gündeme gelir.

Boşanma, aile hukuku kapsamında detaylı olarak düzenlenmiş bir evlilik birliğinin sonlandırılması işlemidir. Evlilik birliğini sonlandırma isteğinin birçok sebebi olabilmektedir. Tarafların evlilikten kaynaklanan beklentilerinin gerçekleşmemesi, sevgi ve saygının azalması, iletişim problemleri, kültürel uyuşmazlıklar, kötü alışkanlıklar, maddi konularda yaşanan anlaşmazlıklar, evliliğin taraflara getirdiği sadakat yükümlülüğüne aykırılık bunlardan sadece bazılarıdır.

Evlilik birliğini sona erdiren sebeplerden biri Medeni Kanunu'muzun 161 ve 166. maddeleri arasında düzenlenen boşanmadır. Boşanma, eşler hayattayken, Türk Medeni Kanunu'nda öngörülmüş olan bir sebebe veyahut birden fazla sebebe dayanarak, eşlerden birisinin açacağı dava sonucunda taraflara arasındaki mevcut evlilik birliğine hakim kararı ile son verilmesi olarak tanımlanmıştır.

Boşanma davası açmadan önce boşanma avukatlarından hukuki danışmanlık alınmasında büyük bir fayda bulunmaktadır. Nitekim boşanma davasının hukuki ve mali sonuçları bulunmaktadır. Bu sonuçlar gerek maddi manevi tazminat gerek ziynet alacağı gerek mal rejimi hukuku alanında ortaya çıkmaktadır. 

Taraflar arasında çekişmeli bir boşanma davası görülebileceği gibi bazen taraflar ortak iradeleriyle anlaşmalı olarak da boşanabilmektedirler. Bu halde hukukumuzda çekişmeli olarak boşanılabileceği gibi anlaşmalı olarak da boşanmak mümkündür.

Boşanma davalarında mevcut bir durumun ortadan kaldırılması istendiği için boşanma davaları yenilik doğuran davalardan sayılmaktadır.

Eşler çocuklarının bakım, eğitim ve gözetimine birlikte özen göstermek ile yükümlüdürler. Bu anlamda onlar çocuklarının bakım, eğitim ve korunması için gerekli olan giderleri de karşılarlar. Ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılamasına ilişkin hükümler TMK md. 327- 334 arasında yer alır. Anne ve babanın velayet hakkına bağlı olmayan (soy bağına bağlı olan) bu yükümlülüğü evlilik esnasında devam ettiği gibi, ayrılık veya boşanma sonrasında da ayrı ayrı karşılanmak suretiyle yine devam edecektir. Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eş de çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.

İştirak nafakası, velayet hakkı kendisine bırakılmayan eşin velayet hakkı verilen eşe çocuğun bakımı ve eğitim giderleri için mali gücü oranında yaptığı katkıdır. İştirak nafakası, hukuki niteliği bakımından bir bakım nafakasıdır. İştirak nafakasının kapsamı, tarafların nafaka miktarı konusunda anlaşmaları ile veya anlaşma yok ise hâkim tarafından belirlenir. Hâkimin iştirak nafakasını belirlerken göz önüne alacağı ölçütler, çocuğun ihtiyaçları, anne ve babanın hayat koşulları ve anne ve babanın ödeme güçleri ve çocuğun gelirleridir. Yargıtay kararlarında iştirak nafakası ödeme yükümlülüğünün hangi durumlarda doğduğu, hangi durumlarda doğmadığı konusunda yol gösterici ilkeler görülmektedir. İştirak nafakasının başlangıcı boşanma kararının kesinleştiği tarihtir. Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra ayrı bir dava ile iştirak nafakasının istenmesi halinde dava tarihinden itibaren geçerli olarak hükme bağlanır. İştirak nafakası özelliği gereği "irat" şeklinde karara bağlanır.

Zina (TMK. m. 161), 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun düzenlediği özel boşanma sebeplerindendir. Zina mutlak boşanma sebeplerinden biridir. Bu nedenle zina nedeniyle boşanma kararı verildiği takdirde boşanmanın hukuki ve mali sonuçları diğer boşanma nedenlerine göre boşanma kararının hukuki ve mali sonuçlarından farklı olmaktadır.

Zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için mutlaka cinsel ilişki koşulu gereklidir. Bu bakımdan zina nedeniyle boşanma davasında taraflardan birinin cinsel ilişkiye girmek koşulu ile eşini aldatması gerekmekte olup bu noktada her aldatmanın; yani mesajlaşarak eşi aldatmak, telefonda bir başkasıyla konuşarak eşi aldatmak, diğer eşin başka biriyle samimi görüntülerinin olması yahut cinsel ilişkinin gerçekleşmediği herhangi bir aldatma nedeniyle zinaya dayanarak boşanma davası açılamamaktadır. Bahsettiğimiz bu hallerin varlığında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak boşanma davası açılacak ve kusur bakımından bu hususlar elbette önem arz edecektir. Ancak evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak açılan boşanma davalarının hukuki ve mali sonuçları, zina nedeniyle açılan boşanma davalarına göre daha hafif kalmaktadır.

Nitekim zina nedeniyle boşanma davası kanunda sayılan özel boşanma sebeplerinden olup mutlak bir boşanma nedenidir.

Nişanın bozulması nedeniyle tazminat davası, nişanlanan taraflar arasında yapılan maddi harcamaların ve nişanın bozulmasından dolayı kusursuz olan tarafın uğradığı manevi zararların karşılanması için nişanın bozulması nedeniyle kusurlu olan tarafa açılan tazminat talepli bir davadır. Nişan bozma nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası ise ancak nişanın kusuru sebebiyle bozulması halinde gündeme gelir. Hemen belirtmek gerekir ki eğer ki nişan tarafların karşılıklı anlaşmasıyla sona ermişse veya nişanlılık hali devam ediyorsa tazminat hakkı doğmamaktadır.

Nişanın bozulması nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında karar verilirken mahkeme hakimi tarafından tarafların kusurlarına ilişkin değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu nedenle tarafların kusurlarının derecesi ve tarafların haklılık durumu, taraflar arasındaki ilişki, toplumun genel örf, adet ve gelenekleri, nişanlanmış bulunan tarafların ait oldukları sosyal sınıfın gelenekleri gibi hususlar ile değerlendirelerek hükmedilecek tazminat miktarında tüm bu hususlar etkili olmaktadır.

Aile konutu şerhi ise eşlerden birinin diğerinin izni olmadan konut üzerinde satma ya da kiralama gibi bir işlem yapmasını engelleyen bir düzenlemedir. Tapuya şerh düşülerek gerçekleştirilen aile konutu şerhi eşlerin konut üzerindeki tasarruf hakkını kısıtlayarak hakları korumayı amaçlayan kanuni bir uygulamadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 166. Maddesinin 1. Fıkrasına göre; evlilik birliği,eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğu taktirde, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmanın eski adı şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmadır. Bu, bir tür çekişmeli boşanma davası olup mutlak nitelik teşkil etmez. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, genel boşanma sebepleri içerisinde düzenlenmiş olup, her bir somut olayın madde kapsamında ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Eşler arasında ortaya çıkabilecek her türlü anlaşmazlık ve geçimsizlik; evlilik birliğini temelinden sarsabileceği için bu kapsamda değerlendirilebilir dolayısıyla bu boşanma davasının açılması için gereken sebepler sınırlı sayıda değildir.

Türk Medeni Kanunu tarafından belirlenen belirli olaylara dayalı olarak boşanma nedenleri özel boşanma nedenleri olup, kanunda düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması, eşlerin anlaşmalı boşanması, eylemli ayrılık nedeniyle boşanmaları ise genel boşanma nedenleri olarak belirlenmiştir. Boşanma davalarında boşanma davaları alanında uzman bir boşanma avukatı ile çalışmanızda büyük bir hukuki fayda görülecektir.

ARA
WHATSAPP