KAPAT
Ceza Hukuku | Hikmet Şengül Hukuk Bürosu

TCK m. 179/1’e göre, “Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hâle getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişi” bir yıldan altı yıla kadar hapis ile cezalandırılmaktadır.

TCK m. 179/2’ye göre, “Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi” iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

İnsan haysiyeti Anayasa’nın ve Türk Ceza Kanunu’nun yanı sıra evrensel olarak da korunmaktadır. Günümüzde gelişen bilgi ve iletişim teknolojileri sosyal medya kavramını ortaya koymuş olup, anılan mecra internet erişimine sahip her kesim, kültür ve eğitim düzeyinden insanı bir araya getirmektedir. Anonim isim ve hesapların da kullanımıyla sosyal medyada herkes her konuda yorum yapabilmektedir.

Sosyal medya yoluyla işlenen hakaret suçu, internet üzerinden bir kişiye alenen hakaret edilmesi, kişinin saygınlığının zedelenmesi halinde oluşur. Sosyal medyadan hakaret suçu; Facebook, İnstagram, Twitter, Telegram, TikTok vb. sosyal medya mecralarında yapılan paylaşımların hakaret niteliğine varmasıyla şikayet sonucu belirlenir.

İnternet ve sosyal medya üzerinden insanlar karşısındaki kişilere çok daha rahat hakaret edebilmektedir. Nitekim karşısındaki insanın kendisine erişemeyeceği düşüncesinden hareketle bu rahat tavırlar sergilenmektedir. Ancak şikayete bağlı suçlardan olan hakaret suçunda şikayet süresi geçmeden yapılan şikayetler savcılık tarafından soruşturulmaktadır. Bunun sonucunda cezai müeyyideler söz konusu olmaktadır. Bazen söz konusu hakaretler yahut haksız eylemler sahte (fake) hesaplarla yapılmaktadır. Bu halde de IP adresleri üzerinden bu kişilerin bulunmaları söz konusu olabilmektedir.

Tarih, toplum dışında var olan bir insana tanık olmamıştır. İnsan yaradılıştan toplumsal bir varlıktır. Bu, hayatı toplumda geçen insanın, başkalarından ayrı, salt kendine ait de bir hayatının olması demektir. AİHS., 8. maddede, kişinin salt kendine ait bu hayatını, özel hayatı, aile hayatı ve haberleşmesi olarak ifade etmiştir.

Kişinin, kendi hayatı, Anayasada “Herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” “Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır”, “gizliliğine dokunulamaz” biçiminde ifade edilmiştir (Ay. m. 20, 22 ). Buradan, bir kişilik hakkı olarak, kişinin özel hayatının, aile hayatının ve haberleşmesinin ihlal edilmemesinin, yani gizli kalmasının sağlanması meselesi ortaya çıkmaktadır.

Anayasa, özel hayatın, aile hayatının ve haberleşmenin gizliliğine dokunulmamasının ne olduğunu, gizliliğin kapsamının ve sınırlarının neden ibaret olduğunu söylememiştir. Anayasa, bunlara, ancak hâkim kararı ile dokunulabilir demektedir. Bunlar özel hukukta “Kişilik hakları” olarak ifade edilmektedir (MK.m. 24). 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu “Özel hayatı” ve “Hayatın gizli alanını” cezai himayenin konusu yapmıştır. Ceza Kanunu ile Anayasa arasında bir kavram birliği bulunmamaktadır.

Türkiye'de, özellikle son yıllarda, üzerinde en çok konuşulan ve gündemi meşgul eden konulardan biri karapara aklamadır. Kara para aklama; dünya ekonomisinin globalleşmesiyle beraber sadece ülkemizi değil, tüm dünya ülkelerini tehdit eden ciddi bir sorun haline gelmiştir.

Karapara aklamanın önlenmesi çerçevesinde yapılan yasal düzenlemelerin özünde yatan düşünce, organize suçlulukla mücadeledir. Karapara aklamanın önlenmesine yönelik olarak ilk izlenen yöntem, karapara aklama fiilinin yasalarda suç olarak tanımlanmasıdır.

Bu nedenle finansal sistem içinde, karapara aklamayı önlemeye yönelik olarak düzenleyici ve denetleyici tedbirlerin alınması zorunludur.

Dolandırıcılık suçu malvarlığına karşı suçların hem teorik hem de pratik önemi bakımından hırsızlık ve güveni kötüye kullanma suçlarının yanında en önemli hükümlerinden birini teşkil etmektedir. Türk Ceza Kanunu'nun ikinci kitabının kişilere karşı suçlar başlığını taşıyan ikinci kısmının onuncu bölümünü oluşturan malvarlığına karşı suçlar arasında dolandırıcılık suçu da düzenlenmiştir. TCK'nın 157. maddesine göre; "Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası verilir". TCK'nın 158. ve 159. maddelerinde ise dolandırıcılık suçunun daha fazla veya daha az ceza verilmesini gerektiren nitelikli hâllerine yer verilmiştir.

Tehdit suçu, toplumda huzur ve güveni zedeleyen, bireylerin fiziksel ve psikolojik bütünlüğünü tehlikeye atan ciddi bir suçtur. Türk Ceza Kanunu'nun 106. maddesinde düzenlenen bu suç, çeşitli şekillerde işlenebilir ve farklı niteliklerde cezaları öngörür. Tehdit suçu, bireyler arasında yaşanan anlaşmazlıkların, çatışmaların ve güç mücadelelerinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir.

Birinci derecede tehlikeli bir suç olarak kabul edilen tehdit, bireylerin hayatına, sağlığına, malvarlığına veya onuruna yönelik ciddi zararlar içerebilir. Özellikle silahlı tehdit gibi daha yüksek risk taşıyan durumlar, toplumda genel bir endişe ve korku atmosferine yol açabilir. Sağlık çalışanları gibi belirli meslek gruplarına yönelik tehditler, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun genel sağlık hizmetlerine olan güvenini de zedeleyebilir.

Tehdit suçunun cezai yaptırımları, suçun ciddiyeti ve toplumsal etkileri göz önünde bulundurularak belirlenir. Özellikle sağlık çalışanlarına yönelik tehditlerde cezaların artırılması, bu meslek gruplarının korunmasına ve çalışma ortamlarının güvenliğinin sağlanmasına yardımcı olur. Bununla birlikte, tehdit suçunun önlenmesi ve azaltılması için toplumsal farkındalık artırılmalı, bireylerin çatışma çözme becerileri güçlendirilmeli ve şiddet içeren davranışlarla mücadele eden mekanizmalar etkin bir şekilde çalışmalıdır. Tehdit suçunun oluşup oluşmaması yönünden bir ceza avukatından hukuki destek almakta fayda bulunmaktadır. Nitekim tehdit suçu somut olaya göre şekillenmektedir.

Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre "Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma" suçu, özellikle TCK'nın 109-114. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakan veya kişinin hürriyetine yönelik başka bir şekilde kısıtlama getiren kişi, hürriyeti bağlanan kişiyi veya onun yakınlarını tehdit, baskı, hile veya şiddet kullanarak bu duruma sokmuş olabilir.

 

Türk Ceza Kanunu

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu

Madde 109- (1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçun;

a) Silahla,

b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,[45]

f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.

(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.

(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”

Dünya ülkeleri arasındaki hayat standartlarının her ülke bakımından farklılık arz etmesi ve özellikle üçüncü dünya ülkelerinde insanların yaşamakta olduğu ekonomik sorunlar, bu ülkelerde uygulanan baskıcı yönetimler, ülkelerde yaşanan iç savaşlar, coğrafi olumsuzluklar dolayısıyla insanlar, yaşamakta oldukları vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları ülkelerden ayrılarak sosyal ve ekonomik bakımdan daha ileride olan ülkelerde yaşamak istemektedirler. Bu isteklerin sonucunda ise insanlar genellikle daha iyi şartlarda yaşayacaklarını düşündükleri bu ülkelere yasadışı yollardan girmeyi veyahut bu ülkelere yasal yollardan girmesine rağmen yasal süresi içerisinde ülkeyi terk etmemeyi tercih etmektedirler. Bunun neticesinde de ülkeler bu kontrolsüz göç akımını engellemek amacıyla ceza mevzuatlarında “göçmen kaçakçılığı” suçuna yer vermekte ve bu hususta gerekli düzenlemeleri yapmaktadır.

Göçmen kaçakçılığını genel olarak illegal yollardan organize eden insan kaçakçılığı şebekeleri menfaat karşılığından bu işlere girişmektedir.

 Göçmen Kaçakçılığı Suçu; Haziran 2005’de yürürlüğe girmiş olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun, “Uluslararası Suçlar” başlıklı birinci kısmının, “Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti” başlıklı ikinci bölümünde düzenlenmiştir.

Günümüzde büyük gelişme gösteren teknoloji ve bunlara bağlı olarak hızla gelişen bilişim sistemlerinin de etkisi ile teknolojinin kullanıldığı dolandırıcılık türleri gelişim göstermiştir. Klasik suçlardan ziyade günümüzde artık internet aracılığıyla dolandırıcılıklar yapılarak sanal ortamlarda işlenen suçlar büyük artış göstermiştir.

Kripto paralar, küresel alanda güvenli ve düşük maliyetli işlem yapabilme ve takip edilememe gibi hususları da fırsat olarak sunmasının yanında belirtmek gerekir ki kripto para dolandırıcılıkları günümüzde çok fazla artış göstermiştir.

Kripto paralar artık insanların malvarlığı olarak kabul edilmekte bu nedenle de kripto para dolandırıcılığı neticesinde suç olarak tanımlanmaktadır.

Bilindiği üzere, ülkemizde kripto paralara ve blokzincir teknolojisine ilişkin yürürlükte bulunan herhangi bir kanun, yasal düzenleme ve/veya resmi/idari makam kararı bulunmamakta olup, aynı zamanda ülkemizde sayısı 40’ı aşkın kripto para alım satım platformlarına da herhangi bir resmi veya idari bir kuruluş tarafından izin veya lisans verilmemektedir. Bu nedenle, kripto paralar, ICO olarak tabir edilen kripto para arzları ve kripto para alım satım platformları mevzuatın ve idari otoritelerin şimdilik düzenleme alanı dışında kalmaktadır. Bununla birlikte, her ne kadar kripto paralar veya sayılan kurumlar düzenleme kapsamında alınmasa da 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (“TCK”) kapsamında hırsızlık ve dolandırıcılık eylemleri suç olarak düzenlenmiştir. Kripto paralar, ICO’lar veya kripto para alım satım platformları araç olarak kullanılmak suretiyle gerçekleştirilen hırsızlık ve dolandırıcılık eylemlerinin failleri suça ilişkin maddi ve manevi unsurların bulunması halinde TCK kapsamında cezalandırılabilecektir.

Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu, TCK’nın Topluma Karşı Suçlar başlıklı Üçüncü Kısmının, Bilişim Alanında Suçlarına ayrılan onuncu bölümünde, 245. maddesinde düzenlenmiştir.

İnternet siteleri ve uygulamalar üzerinden dolandırıcılık faaliyetleri her geçen gün artıyor. Sosyal medya platformları ile illegal kumar ya da bahis mecraları üzerinden gerçekleştirilen suçlarda büyük bir artış yaşanmaktadır. 

Son dönemde “Banka hesabınızı kiralayın, binlerce lira kazanın” mesajları çoğaldı. Fakat ısrarla belirtmek gerekir ki böyle bir kazanç yasal olarak sorun olmaktadır. Nitekim banka hesabı kiralayan kişiler kötü niyetli olarak sizlerin banka hesabınızla birtakım illegal faaliyetlere girişerek haksız kazanç elde etmekte ve insanları dolandırmaktadır. Bu nedenle size ait banka hesabına gelen paralar da suçtan kazanılmakta ve en önemlisi suçtan elde edilen bu gelir sizlerin banka hesabınızda yer alması nedeniyle sizler de suça karışmış olarak anılacak ve şüpheli yahut sanık sıfatı alacaksınız. Bu nedenle kimseye banka hesabınızı kiralamayın  yahut banka hesabınız üzerinden komisyon ile kazanç vaadedenlere aldanmayın. 

Bu kadar illegal sürecin sonunda kaynağı belli olmayan ya da dolandırıcılık ile elde edilen bu paralar tespit edildiğinde, maalesef dolandırıcılar yerine hesap sahibine ulaşılıyor ve bu yasa dışı süreç ile hiç alakası olmayan vatandaşlar uluslararası illegal bir para trafiğinin ya da dolandırıcılık olaylarının baş şüphelisine dönüşüyor.

 

6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Kanunda, ateşli silah ve mermilerin bulundurulmaları ile ilgili hükümler açıkça belirtilmiştir. Ateşli silahlar ve mermilerin bulundurulması, taşınması ve kullanılması suçu ise 6236 Sayılı Kanun’un 13. maddesinde düzenlenmiştir. 6136 sayılı kanuna göre suç teşkil eden unsurlar; ruhsatsız silah veya mermi bulundurma, ruhsatsız silah veya mermi taşıma, ruhsatsız silah veya mermi satın alma, bulundurma ruhsatlı silah veya diğer aletleri taşıma, bıçak veya diğer aletleri veya benzerlerini satmak, satmaya aracılık etmek, satın almak, taşımak veya bulundurmak suçlarıdır.

Günümüzde iyi bir şehir planlamasının teşkil ettiği önem çok daha fazladır. Devletler, bu önem doğrultusunda kendi yasal mevzuatlarına farklı idari ve cezai maddeler koyarak, yapılaşma sürecinin belirli kontrol ve izin aşamalarına bağlı olarak gerçekleştirilmesini amaçlamışlardır.

Ne yazık ki Türkiye’de kamu hizmet binaları da dahil, ülkemizdeki binaların büyük bir kısmı yapı ruhsatiyesi olmadan inşa edilmiştir.

Ayrıca ülkemizdeki plansız yapılaşmanın sonucu olarak yerleşim bölgelerinin içerisine serpiştirilmiş olarak çeşitli üretim atölyeleri ve sınai tesislerin ruhsatsız olarak faaliyette bulunduğu bir gerçektir.

Ülkemizde de bu anlamda yapılan yasal düzenlemeler neticesinde, kişiler ev inşa ettirmeden önce gerekli mercilere başvuruda bulunarak izin almalı ve inşaat faaliyetlerine ancak bu izin sonrasında başlamak zorundadır. Aksi halde Türk Ceza Kanunu bakımından kişilerin veya şirketlerin bir takım hukuki ve cezai sorumlulukları doğabilecektir.

Önemle belirtmek gerekir ki İmar kirliliğine neden olma suçunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanmaz.

ARA
WHATSAPP